kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 10 Mart 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Başka türlü bir cesaret

Her şey her zaman "ak" ile "kara" uçlarında cereyan etmiyor.
Hayat genellikle gri akıyor; kirli koyusundan beyaza çalana.
Düşüncemiz, hayatımız ve eylemlerimizin ezberine inat.
Dipsiz Kuyu'daki "sivil ile asker" üstüne tavrımı, az çok düzenli okumuş olanlar bilir.
O yüzden, şimdi yazacaklarım "uzakyakın" bir devletten, hem "Batı demokrasisi" hem emperyalist olan, sivilliği de askeriliği de güçlü memleketten bir misal.
Şöyle bir soru:
"ABD'nin İran'a saldırıp saldırmamasıyla ilgili kararı sivil Bush yönetimi mi verse daha iyi olur; yoksa askerler, o bölgeden sorumlu komutan mı?"
Hükümete de muhalefete de muhtıra veren, hem üniforma ve statü muhafaza eden hem de duruma göre Cumhurbaşkanı, yabancı devlet başkanı protesto edebilen, göreve de son verilmeyen bir "askeri gelenek" ülkesinde, sorunun cevabı ancak ezberlere göre verilir: Sivil iktidardan yana olanların "Türkçe" cevabı bellidir; askerden yana, sivil iktidara karşı olanlarınki de.
Oysa, Türkiye'deki her iki kesim de, "ABD'nin İran'a saldırı ihtimali" üstüne muhtemelen aynı tercihi yapabilir:
Çünkü, "sivil Bush yönetimi" bölgeyi daha çok ateşe verecek bir saldırı istemekte...
"Asker", bölgenin en üst komutanı ise buna çok açık, kendini ortaya koyarak karşı çıkmakta.
Sivil yönetim kötü, hukuksuz bir savaş daha istemekte...
Onun emrindeki komutan ise şimdilik o savaşa taş koymakta.
Siz olsanız, bu somut durumda hangisini desteklersiniz:
Belki de cevabımız kolay. "Hepimizi birleştiren" bir cevap. Çünkü, en az yüzde 80'imiz, demokrat veya cumhuriyetçi, ulusalcı veya milliyetçi, liberal veya solcu, laik veya muhafazakâr, her ne isek, ABD'nin İran'a saldırısına karşıyız.
"ABD'li komutanın sağduyusu, aklı, tercihi, saldırı ve savaşı engellemesi, sivil yönetime karşı çıkması" çoğumuza doğru gelir.
Bir yıldır ABD'nin, Doğu Afrika'dan Çin'e kadar, "dünyanın en sorunlu bölgesi" ndeki "Merkez Komutanı", Irak'takilerin de üstü Amiral William 'Tilki' Fallon, bizim de izlememiz gereken bir barometre sayılıyor:
O yerinde kalırsa, İran'a saldırı zor...
O görevden giderse, büyük ihtimal.
ABD Savunma Bakanı Gates' in, "Üniforma içindeki en iyi stratejik düşünürlerden" diye övmüş olduğu Fallon, "İran'a bir saldırı benim gözetimimde yapılamayacak" diyecek kadar kararlı.
Esquire dergisinin bu hafta çıkacak sayısı onu işliyor.
Yeni bir uçak gemisinin bölgeye gitmesini nasıl engellediğini, yönetimdeki şahinlerin canını nasıl sıktığını, "Yalnız değilim. Bizden çok kişi, çılgınları kafeslerine kapatmaya uğraşıyor" dediğini.
Ama olacağı şu:
Ya görevde kalacak ya görevden alınacak ya istifa edecek.
Günü geldiğinde, ya sivil yönetimin "yanlış" politikasına karşı çıkarak istifa edecek veya görevden alınacak.
Yahut onları ikna etmiş olacak.
İkna edemezse, yönetim saldırıda kararlı olursa, ya üstünde üniformayla o karara uyması gerekecek yahut bu kadar karşı olduğuna göre, "Biz profesyoneliz. Hangi seçimlerim olabileceği belli" dediği üzre, istifa edecek, üniformayı çıkaracak.
Belki sivil olarak politika yapacak. Saldırıya karşı çıkıp görevi bıraktı diye "Vatan haini" de olmayacak.
Hatırlarsanız, yine ABD'nin (ve dünyanın) ilk Irak saldırı ve savaşında ülkemizde, en üst komutan düzeyinde bu yaşandı.
Olabiliyor yani.
Olması gereken.
Muhtıra çiziktirmeleri değil, açık tavır; "sivil siyasi konularda askeri tavır" değil, "askeri konularda politik tavır"; bireysel karar, görevden alınma veya görevden istifa.
Başka türlü bir gelenek, başka türlü bir kararlılık, başka türlü bir cesaret.