kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 7 Mart 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Ordu ve siyaset

CHP ve MHP'nin son Kuzey Irak operasyonuyla ilgili olarak TSK hakkında yaptıkları yorumun hedefi, nesnesi kim olursa olsun, Genelkurmay Başkanlığı bu işi üzerine aldı ve yayınladığı bildiriyle bu iki partiyi 'dehşet verici' biçimde "hainlikle" suçladı. Bu yaklaşımın kabul edilir bir yanı yoktur ve olamaz.
Böyle bir durumun ortaya çıkmasının birbirine bağlı iki nedeni var.

Sivil siyaset boşluğu
Birincisi, hükümet-iktidar, yani sivil otorite, uzun süre Kuzey Irak meselesini yönettikten ve o konuda elinde bulundurduğu inisiyatifi dikkatle kontrol ettikten sonra bu son olayda bütünüyle geri çekildi. Boşluk ordu tarafından dolduruldu ki, ikinci neden burada ortaya çıkıyor.
Ordu bugün hem siyasal otorite hem militer otorite olarak hareket ediyor . Sahnede bu derecede önde olduğu için de siyasal alandan gelen bir tepkiyi doğrudan doğruya göğüslemek zorunda hissediyor kendini.
Bu çok hassas bir nokta. Çünkü bize Türk siyasetinin ve ordunun onun içinde oynadığı, oynayacağı rol hakkında bazı sorular sorduruyor. Örneğin işler bundan sonra bu şekilde mi devam edecek, yani ordu siyasal alandan gelen her eleştiriyi bu üslupla ve tavırla yanıtlamaya, kısacası siyasal alanı sivillerle paylaşmaya devam edecek?

Siyasal oyuncu olarak ordu
Gerçeği aranırsa söz konusu durum geçen yıl nisandan bu yana devam ediyor. Ordu kendini siyasal alanı belirleyen bir oyuncu olarak ısrarla konumlandırıyor. Burada önemli olan sivil-siyasal alandaki unsurların, iktidar ve muhalefet partilerinin ne yapacağı ? Bu, Türk demokrasisinin geleceğini tayin etmek açısından son derecede hayati bir sorundur.
Örneğin geçen yıl nisanda yapılan Genelkurmay açıklamasına Bakanlar Kurulu zaman yitirmeksizin yanıt vermişti ve bu, ortaya çıkan boşluğunkrizin daha genişlemesini engelleyen hayati bir adım olmuştu. Ya şimdi?
Dünkü yazısında Fehmi Koru (Yeni Şafak-6.3.2008) basının aynı davranışın bir kez daha hükümet tarafından gösterilmesi gerektiğini belirten ve bekleyen tek yazısını yazıyordu. Gerçekten de eğer hükümetin demokratik bilinci sağlamsa asker-savaş üstünden siyaset yapmayı, rant toplamayı hiç düşünmeden, muhalefetin "hain" diye nitelendirilmesine karşı çıkmak zorundadır.

CHP ve ordu
Fakat bu sorumluluk sadece iktidarın olamaz. CHP Genelkurmay açıklamasından sonra verdiği yanıtta daha alttan almıştır. Bu CHP mantığı içinde doğaldır. Bu parti yıllardır orduyla benzer hatta aynı çizgi üstünde siyaset yapmakta, aynı görüşleri savunmaktadır. Şimdi ona daha radikal ve reel bir tepki göstermek aklından bile geçmiyor . Nitekim dün basına bu konuda yansıyan haberler ilginçti. Çünkü, Baykal'ın 'kalbinin kırıldığı' yolunda bir romantik yaklaşımı içeriyordu. Oysa mesele bunun çok ötesindedir;
CHP belirttiğimiz çizgide bir adım atarsa bu o partinin tarihiyle ters düşmek anlamına gelecektir. Tarihi boyunca orduyla tam bir ittifak oluşturmuş bir partidir CHP. Şimdiki kadroda ise bu sekter tutumu aşacak bir bilinç yoktur. Oysa aynı parti ordudan kaynaklanan anti-demokratik darbeciliğe 1970' lerde karşı çıkmış ve Ecevit aracılığıyla 1973 ve 77' de tarihsel başarısını elde etmişti.
CHP yönetiminin böyle bir gerçeği hatırlaması olanaksız, onlar ordudan gelen tepkinin şoku içinde boğulmuş durumda ama MHP'ye ne oluyor derseniz, filmin o asıl heyecanlı kısmını pazartesi günü anlatayım.