kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 7 Mart 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

Belki biraz abarttım ama değişimi başlattım

Erol Büyükburç, hayatını Esquire dergisine anlattı. Büyükburç "Belki mimiklerimi abarttım ama değişimin düğmesine ben bastım" diyor..
Sadece şarkıcı değil aynı zamanda başarılı bir aktör Erol Büyükburç... 25 yıl önce eşi ve kızıyla birlikte 'Süperstar Gangsterlere Karşı' filminde rola alan ve 'Süpermen'i canlandıran Büyükburç, yarım asrı aşkın süredir; kostümleriyle, başardıklarıyla, en önemlisi de ölümsüz olduğunu düşündüren imajıyla Türk popunun da Süpermen'i gibi... Üstelik bu kez rol yapmıyor, kendini oynuyor. Belki hayatlar kurtarmıyor ama onları değiştiriyor ve renklendiriyor. Mustafa Topaloğlu'nu uzaylı yapanın da, Fecri Ebcioğlu'na yol gösterip Türkçe sözlü yabancı şarkıları hayatımıza sokanın da, Türk popunun mimarının da kendisi olduğunu söylüyor. Popüler tarihin kült ikonu Büyükburç kendisiyle ilgili bilinmeyenleri anlattı...

UZAYLI KIYAFETİ YAPTIRDIM!
* Sizinki sıra dışı bir sanat yaşamı... Sırrınız neydi?
Öngörüleriniz ve sezgilerinizle yolunuzu çizmek çok önemli... Bütün dünyadaki kurguları, her türlü melaneti ve iyiliği o şekilde daha iyi sezebiliyorsunuz. Ben işlerimi bu öngörü sistemi üstüne inşa ettim. Bu yüzden hep başım derde girdi. Arkadaşlarımın; statükocu, durağan duruşlarının faylarını yerinden oynatan adam olmuşumdur hep... "Mecbur muyuz bu kadar Amerikan, İtalyan, Fransız şarkıları söylemeye? Kendimiz bizden bir şeyler yapamaz mıyız?" diye sorduğumda Şerif Yüzbaşıoğlu bana, "Onlardan iyi mi yapacaksın?" diye karşılık vermişti. Hemen İngilizce sözlü şarkılar yaptım. Türk Pop Müziği'ni yaratan açılımların ilkiydi bu. Üç yerli elementi birarada kullanmıştım: Ezgi, yorumcu, orkestra... Sıra ikinci açılıma, yani dördüncü elementi de eklemeye gelmişti: Türkçe söz. Bunların hepsini önce gözümün önünde canlandırıyordum. Bilinçsiz, el yordamıyla bir gidişin ürünü değildiler.

* Peki kostümleriniz onlar için ne diyeceksiniz?
Yaşadığım dönemde siyah bir zemin vardı. O siyah zeminden de çok sıkıldım. Buna bir tepki olarak bütün renkleri özgürce kullanmayı öne çıkartmak istedim ve şaşırtıcı eylemime başladım. Arkadaşlarımın uyarısı olmuştur, "Erol'cum bu kadar değişik, absürd şeylere girme, aklı başında sınırlarda kalmaya çalış!" diye... Ama ben hiçbirine kulak asmadım. Aklıma esen her şeyi yaptım. 20 tane elbise yapıp, İstanbul'dan önce Anadolu turnelerinde deniyordum; seyircinin reaksiyonunu ölçmek için... Hiç unutmam, uzaylı bir elbise yapmıştım. 'Fethiye'de bir konserde deneyeyim' dedim. Halk dona kaldı! Böyle olduğunda mesela geri çekiyordum kostümü... Çünkü giyilen kostümlerin toplumun ruhsal kabullenişini kazanmış, onayını almış olması gerekiyordu. Her sezona en aşağı 30-40 tane elbise yapıyordum. Aldığım parayı da oraya veriyordum. Sırf insanların çeşitlilik anlayışını geliştirmek, sahneleri daha renklendirmek için yapıyordum bunu...

* Örnek aldığınız birileri var mıydı?
Yurtdışındaki sanatçıların ne giydiğini, yabancı moda dergilerini takip ediyordum ama 'özde ulusal, biçimde evrensel' sloganıyla hareket ederek kendi özgün sentezimi yaratıyordum ben... Çok derinlikli çalıştım. İmaj uzmanları uğraşıp bir şeyler yapıyorlar; ama benim durumumda olay, bir insanın kendi özgün kimliğinin her yönden dışavurumuydu. Belki vücut dilimi, mimiklerimi, sahne konuşmalarımı abartıyordum ama başlı başına bir ortaya çıkış, başlı başına fenomendi benimki... Ne olursa olsun, bir değişimin düğmesine basmıştım.

DÜNYADAKİ EN İYİ BABAYIM!
* Sanatçı olarak notunuzu tahmin edebiliyoruz, baba olarak kendinize not verseniz?
Dünyaya gelmiş en iyi babayım aslında. Ama benim ölçütlerim var. Babaya gereken yakınlığı, saygıyı, ahlakı gösterişteki kusurları affetmeyen bir babayım. Misyon sahibi insanları diğer insanlarla aynı kefeye koymamanız lazım. Misyon taşımak ağır bir yüktür; bu kişileri normal baba değerlerini kıstas alarak yargılayamazsınız. Misyonun ne olduğunu ancak yaşayan bilir. Şimdi bir Beethoven'ı, bir Mozart'ı babalık konusunda, yaşayışı konusunda yargılayamazsınız. Yaratıcı insanın yaratırken gözü hiçbir şey görmez. O derin bir boyuttadır. Ben sıradan adam değilim ve sıradan adam kriterleriyle değerlendirilmeyi kabul etmiyorum. Onun için beni yargılayanlar yanılırlar. Ben yine de elimden geldiğince insansı iklimimi hep yaşatan bir insanımdır. Ama genelde sanatçıları hep aşağılamak ve normal insanı aşan yanlarını yok etmek isterler. (Esquire dergisi)