kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 5 Mart 2008, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

Çatışmada 3'üncü aktör 'bilincin özgürlüğü'

Laiklik nedir size göre? "Katolik mirasın bir sonucudur" diyorsunuz, yani ne demek istiyorsunuz?

Öncelikle bilin ki, hukuki hiçbir tarifi yoktur. Bazı mahkemeler nitekim bu durumun altını çizmiştir. Fransa'da laiklik çok konuşulur, gevezelik edilir, iyi laflar üretilir. Ama esasen, tarihle yüklü, ancak öyle anlatılabilen bir hukuki rejim vardır. Yani tarihinden bahsetmeden anlatılamayan, soyut bir kavramdır laiklik. Laiklik en basit tanımıyla, içinden geldiğimiz Katolik rejime muhalefettir. Katolik rejimin karakteri nedir? Katoliklik, Fransa'da krallıkların dinidir, yani kralın ve krallıkta yaşayanların. Katolikliğe ait toplumsal ve bireye ait kurallar parlamento tarafından yasaya dönüştürülüyordu. Katolik değilseniz, adam değildiniz zaten, yahut ikinci sınıftınız, başka bir din taşıyorsanız yoktunuz. Katolik rejimde, Katolik olmayan herşey dışlanmıştır. Laiklikle beraber, Katolikliğin bu tekeli kırılmıştır, sunun ya da bunun dini durusu ne olursa olsun, dini, siyasi veya felsefi inancı ne olursa olsun, her vatandaşın devlette ve toplumda yer bulmasıdır, orada Müslümanların da yeri vardır. Netice itibariyle laik rejimin farkı ki bu bir paradoks görünebilir, sadece Katolik rejimin dışladığı şeyleri içine alması değil hatta kendi muhaliflerini düşmanlarını bile içine alır. Bir ideolojiden bahsetmiyorum ben daha ziyade hukuktan bahsediyorum. Hukuk her zaman ideolojiden kurtulamazsa da..

Bu çatışma tarihinin başlıca aktörlerinin ilişkisi konusunda ne söylenebilir?

Laikliğin tarihi ya da daha ziyade laik rejimimizin kurulusu, bir karışıklık, çatışma tarihi ve bu çatışmanın çözüme kavuşmasıdır. Bu sebeple de bütün laik yasaların zaman içinde çıkışı sırasında iki cephe vardır, biri dini tasfiye etmek üzere yasalar çıkartmak isteyenler ve bir barış ortamı yaratmak üzere yasa çıkartmak isteyenler. Bir şeyi daha hatırlatmak lazım, tarihi olarak bir yandan da devlet ve kilise ilişkisi haricinde, bir de bilincin özgürleştirilmesi sürecidir. Yani bir üçüncü aktörü daha var bu oluşumun. İşte o milyonlarca bilincin tam ve mutlak bir özgürlük hakki vardır. Bu kültürel bir devrimdir. Bu özgürlük olmadan devlet yönetmek kolaydır, ama bugün 60 milyon özgür bilinç var. Bunların bazıları bazen kiliseye dayanarak devlete karşı durdu ve duruyor, bazısı devlete dayanıp kiliseye karşı. Önemli olan, bu özgür bilinçlerin var olması ve onların "şahsi oyunlarıdır".