kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 3 Mart 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

Çikolata alacak paramız yoktu ama kitap illa ki alınırdı

'Asi' dizisinin 'Defne'si Selma Ergeç, Cosmopolitan dergisinin yeni sayısına konuştu: Biraz melankolik bir çocuktum hâlâ da öyleyim. Mutlu bir aileydik. Ekmeğimizin üzerine sürecek tereyağımız yoktu ama ben keman dersi alıyordum.....
Almanya doğumlu... Keman çalıyor, resim ve bale yapıyor. Kendisi de dahil olmak üzere tüm çevresi onun bir sanatçı olacağına inanırken herkesi şaşırtarak Almanya'da tıp okumaya başlamış. Bir şeyleri eksik hissettiği için üç yıl sonra tıbbı bırakıp, psikoloji ve felsefe okumuş. Ergeç çocukluk hayali olan oyunculuğa tamamen bir tesadüf sonucunda başlamış. Tıp stajı yapmak için Türkiye'ye gelmiş. Hastaları ve hastane personeli "Manken gibi kızsın. Neden yapmıyorsun?" dediklerinde bunun ona oyunculuğun kapılarını açacağını bilmiyormuş... İstanbul'a gelip oyunculuk ve modellik yapmaya başlamış, ardından mankenlik gelmiş. Şimdilerde asıl hedefi olan oyunculuk yolunda emin adımlarla ilerliyor.

* Kırılgan, ürkek bir görüntünüz olmasına rağmen çok güçlü bir kadın olduğunuzu düşünüyorum. Öyle misiniz?
Bu biraz duruma bağlı. Kimsenin yüzde 100 güçlü olduğunu düşünmüyorum. İstediğim kadar güçlü değilim.

HİÇ 'BOŞ VER' DİYEMİYORUM

* Ne kadar güçlüsünüz? Nelerin üstesinden gelebiliyorsunuz?
Bir şekilde her şeyin üstesinden geliyorum ama süreç zor oluyor. Hassas ve kırılganım. O kırılganlığa rağmen güçlü olmaya çalışıyorum. Her şeyden etkileniyorum, 'boş ver' diyemiyorum. Her sözü, her olayı, her bakışı irdeliyorum. Başkasının benden duyacağı bir rahatsızlığa karşı çok hassasım. Bu da hayatı zor kılıyor.

* Bazen, 'Keşke böyle olmasaydım' dediğiniz oluyor mu?
Evet, çok... Mantıken söylediğim 'Böyle olma' sözü duygular devreye girdiğinde hemen uygulanamıyor maalesef.

* Psikoloji okumanızın bu ruh haline bir yardımı olmuyor mu?
Psikolojinin hangi davranışı neden yaptığımı anlayıp, bunu düzeltmek için neler yapabileceğim konusunda analiz yapmama çok faydası oldu. Ancak her şeyi analiz etmenin bir noktadan sonra sakıncalı olduğunu da gördüm. Freud'un 'İrdelenmeyen yaşam yaşamaya değmez' sözüne inanıyorum ama bazen de antenleri kapatıp sadece hedefe odaklanmak gerekiyor bence.

* Psikoloji ve felsefe gibi bilimlerin dışında hiç Doğu felsefesi ile ilgilendiniz mi?
Çok eskiden beri ilgileniyorum. Babam ve annemden öğrendim pek çok şeyi. Babam meditasyon yapar, akupunktur bilir. Annem alternatif beslenmeyle ilgilidir. Bunların etkisi altında büyüdüm. Doğu felsefesinin gerekliliklerini içimde hissediyorum ama henüz olmak istediğim spiritüellik boyutunda olamadım.

DAHA OLGUN OLMAK İSTERDİM

* Mutlu musunuz?
Her şeye rağmen, artık evet, mutluyum. Birkaç sene önce bu soruyu farklı yanıtlayabilirdim. Daha fazla mutlu olmak için daha olgun olmayı isterdim ama...

* Mutlu olmanıza rağmen genelde fotoğraflarınızda gülmüyorsunuz...
Fotoğraf çektirmeyi sevmiyorum, rahatsız oluyorum. Ama röportaj fotoğrafı çektirirken gülerek poz vermeye çalışıyorum. Modellik yaparken çektirdiklerimde ise genelde konseptten dolayı gülmüyorum.

* Biraz da oyunculuktan konuşalım. İlk oyunculuk deneyiminizle şimdiyi karşılaştırdığınızda ne tür farklılıklar görüyorsunuz?
Dışarıdan gelen tepkiler çok geliştiğimi söylüyor. Umarım gelişmiştir çünkü çok ders çalıştım. Hâlâ kendi oyunculuğuma baktığımda, yüzlerce hatalı şey buluyorum.

'AŞK VE GURUR'DAN ETKİLENDİM


* Hep olumsuzlukları görüyorsunuz. Çok mu mükemmelliyetçisiniz?
Eskisi kadar değil. Eskiden daha katıydım kendime karşı. Şimdi biraz daha esnek olduğumu düşünüyorum. Her şey, her zaman geliştirilmeye müsait bence. Özellikle oyunculukta işin sonu yok. Hep daha iyisi yapılabilir.

* 'Asi' için ilk teklif geldiğinde kafanızda neler canlandı?
Teklif bana geçen ilkbaharda geldi. Tomris Giritlioğlu'nun yaptığı tüm işleri çok beğeniyordum. 'Asi' de onun projesi olunca senaryoyu okumadan kabul ettim. Sonra üzerinde çalışmaya başladığımızda Tomris Hanım bana Jane Austen'ın 'Aşk ve Gurur' isimli romanındaki karakterin tadında bir duyguyu görmek istediğini söyleyince kendimi Defne karakterine çok daha yakın hissettim. Çünkü 'Aşk ve Gurur' benim için çok önemli bir kitaptı. Bu yüzden Defne karakterini, romandaki kızın Antakya'ya taşınmış hali olarak hayal ettim.

SAKİN VE ÜRKEK

* Defne'yi kendinize benzetiyor musunuz?
Benzetmek dışında sevdiğim yanları var. Defne bazı insanların kötü olabildiğine inanmıyor. Yapıcı, birleştirici ve uzlaştırıcı bir karakter olduğunu düşünüyorum. Onun kadar sakin biri değilim ama bazen onun kadar ürkek olabiliyorum.

* Anne babanızın size öğrettiği en güzel şey nedir sizce?
Babam mücadele etmeyi ve hakkımı savunmayı öğretti. Annemden ise disiplinli olmayı öğrendim. O çok sabırlıdır. Bana hâlâ sabırlı olmayı öğretmeye çalışıyor ama ben öğrenemedim.

* Mutlu bir ailenin mutlu bir çocuğu muydunuz?
Ben biraz melankoliktim, böyle de devam etti zaten. Mutlu bir aileydik. Çikolata alacak paramız yoktu ama kitap illa ki alınırdı. Hatta ekmeğimizin üzerine süreceğimiz tereyağımız yoktu ama ben keman dersi aldığımı biliyorum. Çok zorluklar altında yaşarken bile annem ve babam her şeyi mümkün kılmaya çalıştılar.

* Para harcamayı sever misiniz?
Para harcamayı çok severim ve çok tutumluyumdur. Alışveriş yapmayı çok seviyorum. Spiritüel yanımla hiç bağdaştıramadığım bir huyumdur bu benim. Bir yanında Chanel bir takım, diğer yanımda örnek aldığım Gandi... Böyle bir ikilem arasındayım. Aşırı para harcamıyorum. H&M severek alışveriş yaptığım bir yer. Chloe'nin Paddington çantasını çok beğeniyorum ama almam. Çünkü çok pahalı, gereksiz...

ÖZEL DEFİLELERE ÇIKIYORUM

* En çok neler için para harcıyorsunuz?
Oyunculuk için çok film izlemek gerektiğini düşünüyorum. Sürekli film alıyorum. Bir de kitaba çok para gidiyor. Çekimlerde kendi makyaj malzemelerimi kullanmayı tercih ediyorum. Kıyafete para harcıyorum bir de... Seyahat etmek beni çok besliyor. Mankenlik için çok daha fazla para gerekiyordu. Saçınızın modelinden kıyafetinize kadar her zaman çok iyi görünmek zorundasınız mankenlik yaparken.

* Artık çok fazla modellik yapmıyorsunuz. Oyunculuk yapmak istediğinizden mi?
Türkiye'de önce oyunculuk sonra modellik yapmaya başladım ama modelliği çok sevdim. Barbie bebeklerle oynamak gibi bir şey. Bu da aslında benim spiritüel yanımla hiç örtüşmüyor. Müzikler, o kıyafetler... Bambaşka bir duygu, insana çok büyük bir adrenalin veriyor. Şimdi sadece özel defilelerde mankenlik yapıyorum.

* Spor yapıyor musunuz?
Spor salonlarını çok sevmiyorum. Bir dönem Gümüşdere'de at biniyordum, City Zen'de pilatese severek gidiyordum.

* Alışveriş için sokağı mı, alışveriş merkezlerini mi tercih ediyorsunuz?
Yurtdışında kesinlikle sokağı, Türkiye'de ise alışveriş merkezlerini tercih ediyorum.
Haberin fotoğrafları