kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 2 Mart 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Bir günden de kısa olabilir

Daha az ölümü, daha fazla aklı olacaksa memleketimin, neden olmasın!
"Bir gün de olabilir, bir yıl da" dediğinizde, 24 saatten öncesi bile daha iyi olacaksa, neden olmasın.
Analar söyleyin evlatlarınıza: Artık "terör" getirmesinler buraya!
Analar sarılın evlatlarınıza: Artık "terör"e çıkmasınlar dağlara!
Binlerce ananın oğlu da üniformasıyla eksi yirmilere gömülmesin.
"Yetkili konumdaki" babalar ile analar, ki onlar da başka anaların, babaların evlatlarıdır, ki onların da evlatları vardır; artık başka şeyleri daha fazla düşünmelerinin zamanıdır.
Koskoca, kadim bir devlet ile rengarenk bir millet, kaç ölü aldığı ile kaç ölü verdiğini karşılaştırarak adam akıllı bir yolculuk yapamaz.
Akıl yorulmasıdır.
Bu sayıların çok daha yüksek olacağı bir hedef ile başarı tarifiyle kendini aldatamaz.
Akıl yamulmasıdır.
Ama ille "Ne oldu da harekat bitti?" sorusuna gelirsek...
Önce memleketinizdeki palavra, gaz, hamaset düzeyini kavrayacaksınız.
Bilhassa medyadakini.
Ekranlarda atıp tutanları.
Köşe komutanlarını.
Manşet kurmaylarını.
Sonra, sivil ile asker, gözbebeğiniz devlet erkanını size daha fazla hakikat söylemeye çağıracaksınız.
Sakin. Uçmadan, uçurmadan.
Sizden bu dünya işlerinin özünü kaçırmadan.
"Mutabakat ne?" diye soranı azarlamadan.
Siz meydanlarda slogan slogan bölünürken, hükümetinizin de, ordunuzun da, nihayetinde "ABD müttefiki, NATO parçası, Irak'ta koalisyon ortağı, Afganistan'da mevcut, Lübnan'da ABD'ye destek, Filistin'e soykırımdan bahseden İsrail ile ortak tatbikatçı" olduğunu unutmayacaksınız.
Herkes ve devir değişmiştir elbette, ama "Kanlı Pazar" nefretinin bu topraklara nasıl yerleştirildiğinin, Gladio hücrelerinin nerelerden beslendiğinin, askeri darbelerin hangi süper devletin teşvik ve onayı ile gerçekleştiğinin hatırasına sahip olacaksınız.
1 Mart tezkeresini esasında kimlerin geçirmek istediğinin, sonra o "kabahat" in misillemesi için ülkeniz üstünde hangi tezgahlar kurulduğunun, derken telafi için çok bağımsız yetkililerinizin nasıl çırpındığının, darbe tehdidinin nasıl oluştuğunun, sivil ile asker en üst düzeyinizin Washington'a neden koşturduğunun asgari merakını duyacaksınız.
Bir; ABD birdenbire, Kuzey Irak'tan PKK sızmalarının, saldırıların, mayınların, katliamların artmasına nasıl göz yumdu yahut el verdi; Irak'taki kayıp silahlar PKK'nın eline nasıl geçti?..
İki; sonra ne oldu da ABD de PKK'ya karşı anlık istihbarat vermeye, sınır ötesini makul görmeye başladı?..
Üç; ABD gölgesinde, ABD'nin işgal ülkesinde, ABD'nin en ziyade kullandığı Kuzey Irak Kürtlerinin bölgesinde bir askeri harekat ne kadar bağımsız olabilirdi?..
... diye düşüneceksiniz.
İsterseniz şöyle düşünebilirsiniz:
"En olumsuz koşullarda sınırı aşıp ciddi bir askeri harekat yapabilen bir ordumuz var."
O olay doğrudur. Korkmadan ölen çocuklarınız var. Ağlamasanız bile acılarınız var.
Ama şöyle de düşünmelisiniz:
"En olumsuz koşullarda dahi sınırın içinde esaslı bir şeyler olmalı artık." Çocuklar ölmese artık.
Çünkü; halklarla, devletlerle, çocuklarla çok oynanıyor bu coğrafyada.
Kısa sürede, "ABD gölgesinde yeniden azan terör" onlarca şehit ve ölüye mal oldu.
"ABD gölgesinde sınır ötesi cevap" da öyle.
Belki şöyle yapmalı:
Kimsenin başı öne eğilmesin!
Kimse daha fazla utanmasın,utandırılmasın; utanmamak için atıp tutmaya ihtiyacı olmasın.
Hele hele, ABD "savaş" istedi diye tezkerelere soyunanlar, tezkere geçmediğinde medyada ağıt yakanlar, ABD kızdı diye felaketten felaket beğendirenler şimdi niye utanacak ki!
Asıl utanılacak şey şu:
Bu cennet vatan neden cennet değil!