kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 2 Mart 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

Ne Kerime Nadir'im ne Barbara Cartland

BELGİN ÇOBAN
Canan Tan'ın yeni öykülerinden oluşan yeni kitabı Söylenmemiş Şarkılar' daha bir ay dolmadan beşinci baskısını yaptı. Okur kitlesi giderek artan Tan için 'aşk yazarı' deniyor ama o, şu sözle son noktayı koyuyor: Ben aşk yazarı değilim! Ama aşkı iyi yazarım!..
* Ben Ankaralı'yım, tek çocuğum... Diyarbakır'a gittim ve iki kaynanalı bir eve gelin girdim. Ben bir insanın diğerinin baskısı altında ezilmesine dayanacak biri değilim. Eşim dahi olsa, beni ezmeye kalksa, orada bitirirdim.
* Eşimle Eczacılık Fakültesi'nde tanıştık. Ben fakülteye girdim, o üçüncü sınıfta. Daha 18 yaşımı doldurmamıştım fakülteye girdiğimde. O ortamda tanışmamış olsaydık ve gelip de "Ben Diyarbakırlıyım, eczacıyım, evlenelim, seni Diyarbakır'a götüreceğim" deseydi, mümkün değildi...
* Eşim hep, "Sen bana çok aşık olmadın, ben sana çok aşıktım" der. Ben o kadar büyük bir tutku görüyordum ki karşımdakinden, onunla evlenmezsem sonra karşılaşacağım kişiler sanki bana o sevgiyi göstermeyecekti... Ben 21 yaşımı evli kutladım.
* Eşim beni 2 yıl kaydıyla götürdü Diyarbakır'a, oldu 12 yıl. Artık 'gidelim'i telaffuz etmeye başladım. Kızımın kolej tercihlerinde İzmir'i yazdık, kazandı, geldik.
* İki eczane açtık, bir eşime bir bana. Onunki kapandı, benimki açık kaldı. Şimdi eşim çalıştırıyor, resmi işler için oraya buraya gitmek bile bana işkence geliyor, yani eczacılıkla hiç işim kalmadı.

İLK VE TEK KADIN MİZAH YAZARI
* Mizah konusunda öykülerim çoktu, birini Nasrettin Hoca festivaline yolladım derece aldı. Aziz Nesin yarışmasına katıldım, basılmaya değer görüldü, editörün söylediği şuydu: "Türkiye'deki ilk ve tek kadın mizah yazarısınız..." Sonra Rıfat Ilgaz öykü yarışmasında birinci oldum.
* Sonra çocuk edebiyatına girdik, çok ödülüm var, örneğin 'Sokaklardan Bir Ali' İzmir Büyükşehir Belediyesi'nden roman ödülü aldı.
* İlk klasik öykü kitabım 'Çikolata Kaplı Hüzünler'... Eş zamanlı gönderdim en büyük yayınevlerine, küçük düşünmüyorum çünkü. Altın Kitaplar'dan telefon geldi, 'Yollayın, baskıya girelim' diye. Arkadan 'Piraye' geldi, zaten 15 yıl falan bende beklemişti o kitap, hücrelerim doluydu onunla. Bir ay oldu olmadı yeni baskıya girdi. Yayınevinden telefon geldi, "İzmir'in ayak seslerini İstanbul'da duyurdunuz" dediler.
* Sonra 'Eroinle Dans'ı yazdık. O çok uğraştığım bir kitaptı, iki yıl incelemesi sürdü. Okuyanlar onu da çok sevdiler. 'Yüreğim Seni Çok Sevdi' ise aldı götürdü, çok sevildi. O kitaba iki bin tane ileti geldi. 'Piraye' son yılların en çok okunan kitabı oldu, dört yaşında kitap, 21. baskıda. 'Yüreğim Seni Çok Sevdi' daha bir yaşında bile değil, 15. baskıda. 'Söylenmemiş Şarkılar' bir ay olmadı, 5. baskıda...

LÜTFEN BAKIN, KAÇI AŞK HİKAYESİ!
* Benim okur profilim o kadar değişken ki... 10-12 yaşından başlıyor, 80'e kadar gidiyor. Edebiyat fakültesindeki öğretim üyeleri de okuyor, Anadolu'nun ücra köşesindeki sıradan bir ev kadını da okuyor ve aynı keyfi alıyorlar.
* Geçenlerde birisi "Okudunuz mu Kerime Nadir'i?" diye sordu Annemin elinde gördüğüm kitaplardı onlar. Ben modern Kerime Nadir değilim. Özellikle Türkiye'nin Barbara Cartland'ı olmak niyetinde hiç değilim. Benim son kitabım için birkaç yerde tanıtım yazısı çıktı; "Aşk... Kadın... yazıyor" diye... Lütfen bir bakın, kaçı aşk öyküsü... Kadınerkek öyküsü değil, insan öyküsü hepsi...
* Aslında bir yanlış algılama var, 'Piraye' de bir aşk romanı değil. Dikkat ederseniz 'Piraye' büyük bir aşk yaşayarak Diyarbakır'a gitmedi. Orada vurgulanmak istenen, aşk değil kesinlikle. Benim aşk romanı diyebileceğim tek kitap 'Yüreğim Seni Çok Sevdi'. 'Eroinle Dans'ın aşkla hiç ilgisi yok. Yani ben nasıl Barbara Cartland oluyorum, onu anlamıyorum... Öykülere baksanız, hepsi bambaşka öyküler, dostluk var, töre var, her şey var...
* 'Yüreğim Seni Çok Sevdi'nin 2007'de çıkıp, yılın en çok satan kitabı olması, aşkı bu kadar iyi anlatması, sanırım benim aşk yazarı olarak anılmama neden oldu. Belki henüz popüler bir yazar değil Canan Tan ama okur kitlesi her geçen gün artıyor ve hatırı sayılır fanatikleri de mevcut... 'Çikolata Kaplı Hüzünler', 'Piraye', Eroinle Dans'tan sonra geçen yıl çıkardığı 'Yüreğim Seni Çok Sevdi' ile çok satanlar listesinde bugüne kadar kalan bir yazar kendisi ne de olsa... Ama yine de "İddialıyım demeyi sevmiyorum" diyecek kadar mütevazı... Öte yandan kiminin kendisini modern Kerime Nadir, kiminin yerli Barbara Cartland olarak nitelemesine katiyetle karşı çıkıp, "Ben ne aşk ne de kadın yazarı değilim. Ben aşk yazmıyorum, insan öyküleri yazıyorum" diyerek şu sözü söyleyecek kadar da kendine güvenli: "Ama aşkı iyi yazarım!" İzmir'de yaşayan Canan Tan'la bir araya geldiğimizde, "Her insanın bir hikayesi vardır" demesi üzerine kendi hikayesini anlatmasını istedim. Ve kitaplarında da rastladığımız pek çok yaşanmışlık gün yüzüne çıktı. İşte okumayı sevenler için bir insan ve bir yazar hikayesi... Canan Tan anlatıyor...
Haberin fotoğrafları