kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 2 Mart 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

Kadın senede bir doğurur erkek 400 kere doğurtur!

Başrolünü Nilgün Belgün ile paylaştığı 'Gönül Hırsızı' adlı oyunda hayatına giren her kadını aldatan Can Gürzap, suçun erkeklerde değil onları baştan çıkaran kadınlarda olduğunu söylüyor. Belgün ise, "Bütün erkekler o... sever" diyor..
Geçtiğimiz cuma, Tiyatro İstanbul'un yeni oyunu 'Gönül Hırsızı'nı izlemeye gittim. Fransız yazar Pierre Chesnot'nun kaleme aldığı oyunda, François adlı çapkın bir adamın birden fazla kadını aynı anda idare ederken başına gelen komik olaylar anlatılıyor. Oyunun yönetmenliğini de üstlenen Can Gürzap, François rolüyle harikalar yaratıyor. Kendisi benim Dialog Diksiyon Kursu'ndan hocam. Seyircilerin pek bilmediği o esprili yanından 5 yıldır haberdarım. Ama sahnedeki duruşuyla beni bile şaşırtıyor. Başka türlü gülümsüyor, yakışıklılığı şaha kalkıyor, kendi deyimiyle; kabak çiçeği gibi açılıyor...

ERKEK MARS'TAN KADIN VENÜS'TEN

Ondaki bu değişimde oyunda ikinci eşi Catherine'i canlandıran Nilgün Belgün'ün payı büyük. Belgün, "Can'a seni mutlu edecek şeyleri erteleme dedim. O da sözümü dinledi" diye konuşuyor. İkili arasındaki uyuma, diğer oyuncuların muhteşem performansları da eklenince, oyun seyirciyi gülmekten kırıp geçiriyor. Oyun çıkışında herkesin, eşini aldatan yakınlarının dedikodusunu yaptığı dikkatimi çekiyor. Benim aklımdansa; "Kadın, her ihtiyacını karşılayacak tek bir erkeği ister. Erkek ise, tek bir ihtiyacını karşılayacak her kadını' sözü geçiyor. Birkaç gün sonra Gürzap ve Belgün'le oyunu konuşmak üzere buluşuyoruz. Attığımız kahkahalar, oyun sırasında tiyatro salonunda atılanları aratmıyor. Kadın-erkek ilişkilerini detaylarıyla masaya yatırdığımız sohbetimiz, erkeklerin Mars'tan, kadınların ise Venüs'ten olduğunu bir kez daha kanıtlıyor...

* Oyun François adlı bir adamın ilk eşi, ikinci eşi ve iki metresi arasında kalışını anlatıyor. Başrolde yine, tiyatronun vazgeçilmez konusu; aldatma var...
Can Gürzap:
Evet, bu konu çok işleniyor. Kadın-erkek ilişkileri sürdüğü sürece de işlenecektir. Nilgün Belgün: Kadınlar aldatılmayı gün geçtikçe daha çok kabulleniyor. Bu beni çok üzüyor.

EVLİLİĞİ TORUN KURTARIR

* Catherine de François'nın kendisini aldatmasını kabulleniyor. Hatta metresinin avukatlığına soyunuyor, onunla gül gibi geçindiğini söylüyor...
N.B.:
Oyundaki dört kadın da farklı nedenlerden dolayı François'dan vazgeçemiyor. İlk eşi onu çocuğu gibi görüyor. İlk metresi evlenme vaatlerine kanmış. İkincisi onu yeni tanıyor. Catherine ise adamın parasından olmamak için aldatılmayı sineye çekiyor. Can sahnede kadınları nasıl aldattığını anlatırken, kadın seyirciler kahkahalar atıyor. Bu duruma oyunumuz adına seviniyorum ama bir kadın olarak bozuluyorum. Demek ki hoşlarına gidiyor aldatılmak.

* Oyunda bir evliliğin aşamalarını aşk, şefkat, alışkanlık ve tahammül olarak sıralıyordu François. Katılıyor musunuz buna?
C.G.:
Evet. Bazı evlilikler tahammül aşamasına gelmeyebiliyor, alışkanlık şeklinde sürüyor.

* Yani bitmeyen her evlilik en iyi ihtimalle alışkanlıktan mı devam ediyordur?
C.G.:
Hayır. Evlilikleri kurtaran şeylerin başında ne gelir biliyor musun; torun.
N.B.: Saçmalama Can! Karını hiç sevmezken, torunun olunca onunla mutlu mesut yaşayacaksın yani. Olacak iş mi bu?
C.G.: Kadın dırdırcısıysa torunun gelmesiyle kocasını rahat bırakır, ilgisini torununa yöneltir. Bu da evliliği kurtarır. (Gülüyor)

ÖMÜRLÜK AŞKI İSTEMEYEBİLİRİM

* Hocam kusura bakmayın da kadınlarla evlenirken, şu sonradan dilinizden hiç düşürmediğiniz dırdırlarını görmüyor musunuz?
C.G.:
Dırdır sürekli beraber yaşamaya başlayınca ortaya çıkıyor. Ama nasıl oluyorsa 40 yıl evli kalıp birbirlerine hayran olan çiftler de var. N.B.: Tuhaf mı geliyorlar sana?
C.G.: Onlar mucize bence.
N.B.: Artık mucize oldu değil mi böyle çiftler. Ama güzel bir mucize Can, kabul et.
C.G.: Onlar için güzel tabii.

* Siz istemez miydiniz ömürlük bir aşkı?
C.G.:
Bilmiyorum.
N.B.: Gördün mü, kendini sürekli aynı kadınla düşününce içi sıkıldı birden. (Gülüyor)
C.G.: Tahammül edemeyebilirim.

* Hocam yapmayın Allah aşkına ya! Evliliğe olan az buçuk inancımı da bitireceksiniz!
C.G.:
Ama öyle hayatım. Sen yaşamadığın için bilmiyorsun. Yaşa da göreyim.
N.B.: Vallahi öyle Ececiğim. Artık sadece erkekler değil, kadınlar da kocalarını aldatıyor. Birkaç erkeği bir arada idare edenler bile var.

* Peki bu senaryo üzerinden yürüyelim; aldatan bir kadın ve her şeye rağmen ona kul köle olan dört adam var...
C.G.:
Olmaz böyle senaryo. Bir kadın için yapısı itibariyle böyle bir şey çok zordur.
N.B.: Aaa! Ne karışıyorsun bizim yapımıza?
C.G.: Hayatım, kadın senede bir kere doğurur. Erkek bir senede 400 kere doğurtabilir.
N.B.: Kadın neden böyle bir şey yapmaz biliyor musun çünkü kadının işi duygudur duygu! Kadın dört erkeğe birden aşık olamayacağına göre, onlarla beraber de olmaz. Tabii bir hayat kadını değilse... Ama erkeğin bir kadınla cinsellik yaşaması için aşk şart değildir.

* Bir arkadaşım hep, "Dünya kadar malın olacağına, fındık kadar...
C.G.:
Meşhur laf. (Gülüyor) Katılıyorum.
N.B.: Sen bu lafı başlık yap bence. (Kahkahalar) Erkek için çok önemli o iş hayatım. Bak François'ya kendisine kazak ören kadınları istemiyor. Kadın örgüsünü yatakta örsün istiyor.
C.G.: Karısı öremiyorsa adam gidip yatakta örgü örenini buluyor, ne yapsın? (Gülüyor)

BIRAKALIM DA CAN DÜŞÜNSÜN...

* Şu laf da doğru yani değil mi; bir kadın dışarıda hanımefendi...
N.B.:
Yatakta o..., mutfakta aşçı olacak! Katılıyor musunuz Can Bey? (Kahkahalar)
C.G.: Katılıyorum.

* Böyle bir kadını da aldatır mısınız?
C.G.:
Eceee! Ahret sualleri sorma bana! Vallahi evde kalırsın bu sorularla!
N.B.: Şu çok sevdiğin sözle cevap versene bu soruya; 'Aşk bir somon altındır, zaman da hırsız'.
C.G.: Somon değil be, som! Somonmuş? Balık mı bu? (Kahkahalar)

* Balık balık, her erkek biraz balık. Zira hepsi baştan kokuyor...
N.B.:
Hah Ece, süpersin! Erkeklerin ne yapacağı hep bellidir. Zaman aşkı hep çalar ve illa ki aldatırlar.

* Siz hiç aldattınız mı?
N.B.:
Hayır, sevmem aldatmayı.

* Neden susuyorsunuz hocam?
N.B.:
Bir erkeğe bu sorulur mu? Biraz ara verelim de, sen düşün Can. (Gürzap'ın yanağını okşuyor) Bu soruya 'nokta nokta' koy en iyisi...

BİR OYUNLA İPLİĞİN PAZARA ÇIKTI!


* "Can Gürzap uzaklara daldı ama yüzünde çok mutlu bir ifade vardı" diyeceğim...
N.B.:
"Daldı ama mutlu bir dalıştı" de. Üzgün olmadığını belirt. Bir oyun oynadın, ipliğin pazara çıktı koca Can Gürzap. Yerim ben seni!
C.G.: Ben Can'ım, o François!
N.B.: Peki François ile Can çok mu farklı?
C.G.: Her erkek biraz François'ya benzer.

* Ama oyundaki Paul, "Pes, ben bu kadar işi asla çeviremezdim" diyor François'ya...
C.G.:
E, hıyar işte!
N.B.: Ya o sümsük! Kadınlar da öyle köpek gibi peşlerinde gezen erkekleri istemiyor. Çoğunluk için François gibiler daha değerli.
C.G.: Madem bunu itiraf ettin, söyle bakalım. Erkek tavlayan mıdır, tavlanan mı?
N.B.: Kadın erkeği tavlar. Bu şaşmaz!
C.G.: Hah, tavlayan kadın! Yani suç François'larda değil, onu baştan çıkaran kadınlarda!

* İnanarak mı savunuyorsunuz bunları?
C.G.:
İnanmasam reaksiyon vermezdin ki.
N.B.: Can'ı da anlamalıyız! Dört kadın birden insana güzel geliyordur be! (Kahkahalar)
Haberin fotoğrafları