kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 2 Mart 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
EMRE AKÖZ

Arıların yok olması kıyamet işareti mi?

Laikliği, rasyonel bir siyaset ilkesi olmaktan çıkarıp ideoloji haline getirenlere "laikçi" diyoruz. Laikçilerin en çok sevdiği şeylerden biri "Aydınlanma" felsefesinden söz etmektir. Çünkü akla dayanan bu anlayış hurafeleri reddeder, dünyanın ancak bilimle anlaşılabileceğini söyler. Aydınlanmadan söz etmek, hem laikçilere entelektüel bir hava verir... Hem de " aydınlık ve karanlık " ayrımı yapmalarını ve düşman belledikleri İslami kesimi, Ortaçağ karanlığıyla özdeşleştirmelerini sağlar.
Ancak inançlar söz konusu olduğunda laikçi kesimin kafası epey karışıktır. Neticede bir inanç sistemi olan dinden (yani İslam'dan) hiç hazzetmezler ama hurafelere de pek meraklıdırlar.
Sınavda başarıyı garanti etmek için çocuklarını Telli Baba'ya götürürler... Koca bulmak için bilmem ne kilisesinde mum dikerler... Falcılara epey para kaptırırlar... ( Ahmet Tezcan'ın fi tarihindeki olağanüstü yazı başlığını hatırlayalım: " Kara büyü dört milyon; hayat ne kadar da pahalı ".)
Laikçi halkımız böyle de, medyamız çok mu farklı? Basında laikçiliğin bayraktarlığını Cumhuriyet gazetesi yapar. Onu Milliyet takip eder. (Hoş, son dönemde Hürriyet'in eline su dökemez hale geldi ama imajı henüz yerinde.)
Geçen hafta Milliyet'in Pazar ilavesini elime aldım. İlk büyük haberde, "Neyi gördüyse oldu " demiş arkadaşlar. Kim, neyi görmüş? Efendim, astrolog Hakan Kırkoğlu olayları önceden biliyormuş.
Yok ya! Böyle geleceği bilmek becerisi varsa, ne diye gazetede filan çalışıyor ki? İki hafta üst üste Süper Loto'yu bilsin, geleceğini garantiye alsın.
Siz hiç bunu yapabilen bir astrolog gördünüz mü hayatınızda? Nerede o şans!
Aslında Milliyet'in kendi astroloji yazarını böyle gazlamasını fazla önemsemedim. Olur böyle şeyler, deyip geçtim. Ama dün Taraf gazetesindeki haberi görünce tepem attı.
Başlık: " Einstein haklıysa işimiz zor. " Spotu da okuyalım: " Son olarak Edirne'de yaşanan toplu arı ölümleri , bilim adamlarını ve arı yetiştiricilerini düşündürüyor. Küresel ısınmanın getirdiği sorunlardan yalnızca biri olan bu ölümler, akıllara Alman bilim adamı Albert Einstein'ın kötümser teorisini getirdi. "
"Toplu ölümler" nasıl "yaşanır", diye sormayacağım. Çünkü derdim dille değil, bilimle...
Ne demiş miş miş miş bakayım Einstein? Arılar ölünce... Çiçeklerde döllenme olmayacak... Bu da hayvanların aç kalarak ölmesine yol açacak... Ve dört yıl içinde insanoğlu da dünyadan silinecekmiş. Falan filan...
Arkadaşlar!
Ciddi ciddi o satırları yazarken... Einstein'ın botanikçi ya da zoolog değil, teorik fizikçi olduğu hiç mi aklınıza gelmedi? "Yahu esas derdi; ışıkla, enerjiyle, kütleyle olan bu adam, niye arılar hakkında ahkam kesmiş" diye hiç mi düşünmediniz?
(" Kötümser teori " gibi bir lafın " saçmalığına " hiç girmiyorum; belli ki onu anlamanız zaten mümkün değil.)
Diyanet İşleri Başkanlığı "dahi" içine hurafe karıştırılan uydurma hadislerden kurtulmaya çalışırken... Böyle hurafelere, şehir efsanelerine, doğaüstü hokkabazlıklara merak da nereden çıktı?
Bu kafayla giderseniz çarpılırsınız!