kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 1 Mart 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
EMRE AKÖZ

Alevilere, solculara ve Kürtlere soruyorum

Esas meseleye girmeden önce, gelin önce anayasa hukukçusu Prof. Kemal Gözler'den "hukuk devleti" tarifini okuyalım: " Hukuk devleti, kısa tanımıyla, faaliyetlerinde hukuk kurallarına bağlı olan, vatandaşlarına hukuki güvenlik sağlayan devlet demektir. "
"Hukuk devleti" kavramı, " polis devleti " ve " kanun devleti " gibi kavramlara karşı geliştirilmiştir.
" Polis devleti " deyince aklınıza sadece " polis " ( emniyet ) gelmesin. Eğer bir devlette yöneticilerin karar ve işlemleri yargı denetiminin dışında kalıyorsa; ona polis devleti deniyor.
" Kanun devleti " ise onun biraz gelişmiş hali: Bu kez görevliler yargıya tabi ama kanunlar berbat! Yani insan hakları, adil yönetim, özgürlük filan yok.
Bizim hayalimiz ise Türkiye Cumhuriyeti'nin, Anayasa'da da yazıldığı gibi, bir hukuk devleti olması.
Evet, Anayasa böyle diyor ama bizimki gerçekten bir hukuk devleti mi? Yoksa bu lafta mı kalıyor?
Ben, bazı konularda bunun lafta kaldığını... Hatta, "kanun devletinin" dahi gerisine düşerek, 17'nci ve 18'inci yüzyıllardaki Avrupa mutlakıyetçi rejimleri için geçerli olan "polis devleti" seviyesine indiğimizi görüyorum.
İşte bu yüzden, döne döne türban konusunu yazmak zorunda kalıyorum.
Hukuk devletinde, yapıp ettiğimiz her şeyin kanunda yeri vardır. Mesela otomobil sürmek benim özgürlüğümdür. Ama trafik şıkınca emniyet şeridine dalarsam, bu suçtur.
Trafik polisi ceza yazarken, " Ama benim otomobil kullanma özgürlüğüm var " diye itiraz etmeye kalkışırsam... Polis de cevabı yapıştırır: " Karayolları trafik kanununun ilgili maddesine aykırı davrandınız. "
Ama diyelim ki her şey normalken, polis kafasına göre ceza yazmaya kalkıştı. Niye? Efendim, " otomobilimin rengini " beğenmemiş! Ben de " Göster bakalım kanundaki yerini " derim. Gösteremez. Gösteremediği için de bu kez kendisi kabahatli olur.
Yani... Hukuk devletinde, vatandaşın her hangi bir eylemi ancak kanunlarla engellenir. Bitmedi: O kanunların da Anayasa'ya, insan haklarına, temel hak ve özgürlüklere uygun olması şarttır.
Şimdi soralım: Bugün üniversitede okumaya hak kazanmış bir kızın, okula türbanla girmesini engelleyen herhangi bir kanun var mı? Yok! Yok! Yok!
O halde... Aynı, " kafasına göre ceza yazmaya kalkışan " trafik polisinin suç işlemesi gibi... Türbanlıları üniversiteye almayan herkes suç işlemekte...
Yasak, kanunlarda olmadığına, kafadan uydurulduğuna göre, bunun adı "polis devleti"dir.
Bazı Aleviler, bazı solcular, bazı Kürtler ve hatta bazı ( demokrat olmayan) liberaller bu türban konusunu önemsemiyor. " Bize ne onların taleplerinden " diyorlar.
Arkadaşlar! Bu bir "hukuk devleti" mücadelesi... Elinizi vicdanınıza koyun: Kanunda yer almayan bir yasak olur mu yahu?
Bugün türbana yapılan, yarın size yapılacak. Bilhassa Kürtler ve solcular bu " kanuna dayanmayan fiili yasakların " acısını çok çekti.
O işkenceli, hapisli, yargısız infazlı günleri ne çabuk unuttunuz da, "türban bizim sorunumuz değil" diyebiliyorsunuz?
Meselenin, türbanı değil, hukuk devletini savunmak olduğunu görmüyor musunuz? Ne diyeyim? Bravo yani...