kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 23 Şubat 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

Canan'la son 20 senedir kavga edecek konu bulamıyorum

Tuluhan Tekelioğlu
23.02.2008
Canan Barlas
Mehmet'in ailesi Antepli. Çok güzel içli köfte yapar!

Teknolojik ne varsa ilk Mehmet keşfeder. Şimdi i-Pod düşkünü.

Mehmet beni iyi dinleyerek tavladı.

Belki insanları teşhisinde yanılmış olabilir ama siyasi teşhislerinde Mehmet'in 40 senedir yanıldığını hiç görmedim.

Mehmet şu an ne söylese beni delirtmez. Beni aldatsa, ki yapsa da demezdi, gebertirdim.

Hiçbir zaman aynı gazetede çalışmadık. Mehmet'in gölgesinde olmadım. Ama beni Mehmet'le aynı torbaya koyup fırlattılar. Gayri insaniydi. O yüzden de Aydın Doğan'ı hiç affetmedim. Oysa verdiğim 40 yıllık mücadeleye Mehmet'i hiç karıştırmamıştım.

Mehmet Barlas
Evliliğin ilk beş senesi zordur. İki farklı dünyanın insanı olarak durmadan birbirini yontmaya çalışırsın.

Çok güzel mayonez ve kıymalı yumurta yaparım. Ekrem Muhiddin Yeğen'in üç ciltlik yemek kitaplarının hepsini okudum.

Yanak okşamayı İsmet İnönü'den öğrendim. O da benim yanağımı okşamıştı.

Evlilik kâğıdı, tapu gibi mülkiyet hakkı vermiyor ki... Canan başkasından hoşlansaydı, "Git," derdim. Mülkiyet hakkı değil, mükellefiyetler veriyor. Evlilik, kâğıdından daha önemli.
40 yıl olmuş... Çocukları, torunları, köpekleri, evlerinden hiç eksik etmedikleri dostlarıyla sağlam bir 'kale' kurmuşlar. Mehmet Barlas'ın adını koyduğu bu 'iç kale' ne kadar sağlamsa, sert rüzgârlardan o kadar az etkileniyor. Kalenin sahibi karıkoca iki sivri gazeteci olunca, Türkiye'nin 40 yılda değişen rüzgârlarından sert etkilenmişler. Ama 'iç kale' hiç sarsılmamış. Üstelik günün koşullarıyla biçimlenerek hep yenilenmiş. Geçtiğimiz hafta, Mehmet Barlas (15 Şubat) 65 yaşına bastı. Gelecek hafta ise atv ana haberin anchorman'i olarak yoğun bir koşuşturmanın içine girecek. Hem ana haber bültenini sunacak, hem de yeniden SABAH gazetesinde başyazarlık yapacak. Birkaç gün önce merak ettiğim bu 'iç kale'nin' misafiriydim. Levent Kırca'nın yağlıboyaları, çocukları ve torunlarının fotoğraflarıyla dolu duvarları olan, Ömer Uluç'un, İbrahim Safi'nin renkleriyle aydınlanan salonda iki saat konuştuk. Turgut Özal, Tansu Çiller, Adnan Kahveci, Semra Özal gibi iç kalenin fertleri arasında yer alan isimlerin sık sık ağırlandığı cam masada karşılıklı oturan Canan ve Mehmet Barlas çifti, beraber geçen 40 yılı anlattı. Merak ettiğim, bu evlilikten öğrendikleri temel şeyin ne olduğuydu. Canan Barlas'ın söyledikleri içimi aydınlattı: "Aile bir takımdır. Teyzeler vardır, halalar vardır, evlisi vardır, bekârı vardır. Büyükanneler, torunlar vardır. Büyük bir duygusal alandır ve burada büyük sinerjiler oluşur. Hayatın keyfi de buradan çıkar. Bu takımın manası; güvenlik vermek, çocuklara çeşitli duygusallıklar sunmak, onları hayata neşeli olarak yetiştirmek. Bu takımı alıp 40 seneye ve daha da ileriye taşıyabiliyorsan, yaşamın gerçek anlamı budur. Siyaset falan öyle geçici şeyler ki... Zaten her gün başka bir siyaset oluşuyor. Bir gün başka, bir başka gün tam tersi bir mücadelenin içinde buluyorsun kendini. Takım, evlilik, aile, çocuklar, duygusal alanın bütün kahramanları kalıcı! Takımların dağılması, ailelerin daralması insanları yalnızlaştırıyor, mutsuzlaştırıyor... Yaşlıların huzurevine, bebeklerin kreşlere dağıtıldığı bir düzenle kimsenin mutlu olduğunu düşünmüyorum." Mehmet Barlas da eşinin son kitabına (Eğreti Burjuvalar) gönderme yaparak ekliyor: "Eğer eğreti bir aileyseniz, yeni kentli olmuşsanız, çevrenizdeki zenginler, şöhretler çok önemli olur. Davet verdiğinizde onlar ön plana gelir. Oysa Canan hep şunu der; 'Benim asıl protokolüm ailemdir!'." İkisi de birbirlerinin zekâsına hayran. Öyle ki Mehmet Barlas, Cumhuriyet gazetesine staj yapmaya gelen 21 yaşındaki Canan'a vurulup, bir gün sonra amcasının evine yemeğe götürür. O akşam evine bırakırken genç kıza evlenme teklif eder. O gün bugündür de beraberler...

- Canan Barlas'la birlikte Erol Evgin'in sohbet programına katıldığınızda, evlilik yıldönümünüzü hatırlayamamıştınız. Eve döndüğünüzde Canan Hanım size kızdı mı?
- M.B
: Bunu belki şuur altı bir değerlendirmeyle ele almak lazım. O programda gerçekten evlilik tarihini unutmuştum ama evlilik tarihim, çok iyi bir olayın anısı. İyi şeyler insanın hayatına şekil verir ama çok fazla hatırlanmaz. Kötü şeyler hatırlanır. Bu yüzden darbelerin tarihini hatırlarım da evlilik tarihim gibi hayatımın yönünü değiştiren, bana mutluluk veren olayı hatırlamayabilirim. 18 Mart'ta 40. yıldönümümüz doluyor. 40 yıldır evliyiz. 40 yıllık dost şarkısı gibi...
- C.B: Biz 40 yıllık dostuz. Hayatla bu kadar birlikte mücadele edip de dost olmamak mümkün mü?

- Aşkla mı evlendiniz?
- C.B:
Aşk, hormonların yüksek olup, tabiatın insanlara üremeye dönük kurduğu bir tuzak. Birbirini buluyorsun. Ama bulduktan sonra gerçek hayatla karşılaşıyorsun. Bu aşk olmuyor. Sevgi, dayanışma, karşılıklı güven oluyor. 21 yaşında tanıştığın gibi kalmıyor ki hayat... Zaten o hayatı da aşkla, meşkle götüremezsin. Evlendiğimizde ben 21 yaşımdaydım, Mehmet 25.
- M.B: Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarıydım. Dış politika yazıyordum. Canan stajyer olarak geldi. Bir kere çok hoşlanmıştım. Bir gün içinde karar verdim, "Bu zeki kızı kaçırmayayım," dedim.
- C.B: Ertesi gün Mehmet beni amcasının evine davet etti, o günün akşamı eve bırakırken bana evlenme teklif etti!
- M.B: 25 yaşındaydım. Yüzde 90 çok hoşlanmıştım, yüzde 10'da dinleyerek, konuşarak not veriyorsun. Hayatta ilk rastladığım, tanıdığım genç kız değildi, aradaki farkı biliyorsun. beraber bir şey inşa edebileceğimizi hissettim. Beraber sevgiyle, aşkla bir binayı yapıyorsun...
- C.B: Bir kere dinlemeyi çok iyi biliyordu. Benim için önemliydi bu. Anladı, ne bileyim, sanki bir anda ortak bir dünyamız oluştu. Beni anlayan, güvenebileceğim birine rastlamam hoş oldu.
- M.B: Kadın erkek ilişkilerinde en önemli özellik dinlemektir. Karşına güzel bir hanımı al, ona bir soru sor, iki saat, üç saat sadece dinle, hiç konuşma. Konuşma bittiği zaman "Ne güzel konuştuk," der. Oysa sen hiç konuşmamışsındır.

- Kadınları iyi anlamışsınız...
- M.B:
Kadınları nereden, kim çözmüş ki ben çözeceğim... Galiba ben iyi dinlemeyi biliyorum.
- C.B: Mehmet gençken de farklıydı, şimdi de farklı. O farkı anlayacak kadar zekiydim herhalde.
Haberin fotoğrafları