kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 29 Şubat 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Cuma Sabah 
ATİLLA DORSAY

Beyoğlu'nda bir öğleden sonra

İstanbul Film Festivali'nde kullanılacağı için Fitaş-1 Sineması'nın perdeleri yenilenmiş. Çünkü geleneksel Sinepop Sineması, yanındaki Demirören'e ait inşaat yüzünden çatlamış. Acaba Beyoğlu Belediyesi denetliyor mu? .
Çok zamandır Beyoğlu'na çıkmamıştım. Geçen gün çıktım, bayağı özlemişim. Ve gözlemlerde bulundum, iyisiyle, kötüsüyle... Öncelikle, kimi mekânlar üzerine... Fitaş sinemaları hakkında yazılanlar doğru. O geniş hol gitmiş, yerine lokantalar gelmiş; hemen sokak üzerindeki girişte bulunan Wagamama, aşağıdaki holde yan yana iki fast-food cenneti. O insanı rahatlatan ferahlık artık yok. Ama git gide ranta teslim olan, her metrekaresi daha çok para eden bir yörede, başka türlü olabilir mi? Hele biz Türklerin boş alan bırakmamak ve her yeri paraya çevirmek konusundaki açlığımızla... Ama söylenenlere göre, bu büyük komplekse yapılan yatırımdan sinema salonları nasiplerini almamış, hâlâ yıpranmış duvarları ve beyazı kararmış perdeleri varmış. Öyle ki bu yıl İstanbul Film Festivali için tutulan Fitaş-1'in perdesini ancak festival değiştirtebilmiş. "Peki, niye festival bunca yıl sonra yeniden Fitaş'a dönmüş?" derseniz, o da apayrı bir hikâye. Çünkü geleneksel Sinepop Sineması, yanındaki Demirören'e ait inşaat yüzünden çatlamış, ileride ne olacağı belirsiz hale gelmiş. Gerçi Özen Film, hemen dava açmış, ama olan olmuş bir kere... Zaten Demirören grubunun tarihi Saray Sineması'nı önce yıllar boyu kapalı tutmak, sonra bir punduna getirip yıkıvermek suçlarından, en azından bu kentin ortak belleğine kara bir isimle geçeceğini düşünüyorum, bunu yazdım da... Ayrıca kaplumbağa hızıyla yürüyen, bunca zamandır henüz kazı işleri bitmeyen bu inşaat, İstiklal Caddesi'ne de iki metre kadar taşıyor. Ve benim, bizim, kent halkının çok önemli ve yoğun bir ortak alanından pay alıyor. Peki, Beyoğlu Belediyesi denetliyor mu, bu inşaatın ne zaman biteceğini biliyor mu, o fuzuli işgali sahiplerine ödetiyor mu? Ve yanındaki tarihi binayı çatlatacak kadar derin temel kazısına bir şey demiyor mu? Bunları sormamız gerekmez mi? Ama neyse, her şey böyle sorunlu değil. Hacı Baba Restoran'da enfes bir incik kebap yerken, çok sevdiğim (ve tam mevsimi de gelen) ciğer sarmanın sözünü aldım. Her hafta çarşamba ve perşembe günleri, yapması hayli zor bu nefis yemeği bulunduracaklar.

LİMONATA İLE BULUŞMA
Meraklılarına duyururum. Saray Mahallebicisi'nde yediğimiz kaymaklı ayva tatlısı da tam bir 'cennet taamı'ydı. Bu arada uzun zamandır hemen yalnızca Saray'da bulunabilen limonatanın artık birçok yerde yapıldığını görüyorum. Bu kola çağında, bu geleneksel içeceğimize yeniden kavuşmak ne mutluluk!