kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 28 Şubat 2008, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ERDAL ŞAFAK

Küçük Napolyon

Size iyi bir haberimiz var: Fransızlar'ın "Küçük Napolyon" diye dalga geçtikleri Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy, sonunda Waterloo'sunu yaşadı: En önemli "Marifet"i olarak gösterdiği "Akdeniz Birliği" projesinde havlu attı!
Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Jean-Pierre Jouyet, Brüksel'de katıldığı bir toplantıda "Akdeniz Birliği"nden vazgeçildiğini, yerine "Akdeniz İçin Birlik" önerisi yapacaklarını açıkladı.
Sarkozy'nin geçen yıl seçim kampanyası sırasında Türkiye'nin AB üyeliğini önlemek için alternatif model olarak ortaya attığı bu proje, Akdeniz'in iki yakasındaki ülkelerin bir çatı altında buluşturulmasını öngörüyordu. Ve zamanla malların, sermayenin ve işgücünün serbest dolaşacağı AB modeline yakın bir birlik oluşturulması, hatta ortak banka kurulması gibi iddialı öneriler içeriyordu.
Ankara'nın hem karşı çıkması, hem de yüz vermemesi sonucu, bunun "Türkiye'nin olası AB üyeliğinin alternatifi olmayacağını" kabul etmek zorunda kalan Sarkozy'ye bir başka cepheden beklemediği bir saldırı daha geldi: Almanya, AB'de ikilik yaratacağı (Çünkü Akdeniz'e kıyısı olmayan AB üyeleri dışarıda bırakılıyor, sadece gözlemci statüsü tanınıyordu) gerekçesiyle, ayrıca AB'nin fonlarının bir fantezi için çarçur edileceği kuşkusuyla projeye şiddetle karşı çıktı. O kadar ki, Başbakan Angela Merkel, Sarkozy ile selamı sabahı kesti ve 3 Mart'ta yapılması gereken Almanya-Fransa zirvesini 9 Haziran'a erteledi. Bu şok, "Akdeniz Birliği"nin rafa kaldırılmasına yetti.
Şimdi Sarkozy, uğradığı ağır diplomatik bozgunu Akdeniz'e ilgi duyan tüm Avrupa ülkelerinin katılabileceği, ulaşım, enerji gibi en çok 3-5 konuya yoğunlaşacak güdük bir projeyle gizlemeye çalışıyor.
"Akdeniz Birliği"ne en baştan beri şiddetle karşı çıkan AB diplomatları rahat bir nefes alırken, Türkiye de Küçük Napolyon'un burnunun -bir kez daha- sürtülmesini gizli bir sevinçle izliyor.

İşverenlerden ağır baskı
Sarkozy'nin Türkiye'ye açtığı savaşta ilk yenilgisi değil bu.
Daha önce müzakerelerin devamını Âkil Adamlar Komitesi oluşturulması koşuluna bağladı. Sözde bu komite Avrupa'nın sınırlarını belirleyecek ve "Türkiye bu sınırların dışında kalıyor" hükmünü verecekti. Ama AB'nin içinden yükselen muhalefet karşısında Âkil Adamlar'ın sadece Avrupa'nın geleceğiyle ilgili öneriler hazırlayacak bir "Düşünce Kulübü" statüsüyle sınırlandırılmasını kabul etmek zorunda kaldı.
Ardından Türkiye için Katılım Ortaklığı Belgesi'nden "Katılım" ve "Üyelik" sözcüklerini çıkarttırdı. Ama AB Dışişleri Bakanları Komitesi geçen hafta belgeye bu ifadeleri yeniden ekledi. Sessiz sedasız.
Üstelik bunlar sadece siyasal ve diplomatik cephedeki yenilgiler. Bir de ekonomik cephede aldığı darbeler var ki, Fransa'nın uzun süre dayanması mümkün değil. Doğrusu Türkiye "Soft power" denilen yumuşak gücünü en çok o cephede gösteriyor:
İhalelerde Fransız firmaları ya "Yeterli görülmeyip" saf dışı bırakılıyor ya da kazanırlarsa sonuç iptal ediliveriyor. Hesaplara göre, Fransız firmaları son iki yılda Türkiye pazarında 4 milyar avroluk kaçırdı. Türkiye'nin 2020'ye kadar 128 milyar dolarlık yatırım yapacağını bilen iş çevreleri yönetimi uyarıyor: "İlişkiler onarılmazsa, en az 20 milyar dolarlık kaybımız olacak."
Sarkozy'ye tek uyarı her yıl büyüyen cari açığın (2007'de 39 milyar avroyu geçti) kaygılandırdığı patronlardan gitmiyor. Örneğin onun talebi üstüne "Fransa ve Küreselleşme" konulu rapor hazırlayan Dışişleri eski Bakanı Hubert Vedrine, "Türkiye'yle mutlaka aramızı düzelt" tavsiyesinde bulundu. Aynı şekilde, yine onun isteğiyle Fransa'nın ekonomik büyümesi için 300 öneri sıralayan iktisatçı Jacques Attali hayli kalın (265 sayfa) raporunda Türkiye'den şöyle söz etti: "Türkiye yüksek büyüme hızı ve üçte ikisi 25 yaşın altında 70 milyonluk nüfusuyla, muhteşem bir pazar olarak önümüzde duruyor."
Göreceksiniz; Selanik'te dedesinin Yahudi köklerini hatırlayan Sarkozy, çok yakında dedesinin vatandaşı olduğu devleti de hatırlayıverecek.