kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 28 Şubat 2008, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

"YÖK Başkanı istifa etsin"

Yeni Haber
Türban gündemiyle olağanüstü toplanan Üniversitelerarası Kurul'un, 90 üniversite temsilcisi imzasıyla yayınlanan bildirisinde YÖK Başkanı Prof. Dr. Ziya Özcan, Türk üniversitelerini temsil edemeyeceği gerekçesiyle istifaya davet edildi.

Kurul toplantısı sonrası bildiriyi okuyan ÜAK Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın, şunları kaydetti:

"YÖK Başkanı'nın basın ve kamuoyu önünde rektörlere yönelik olarak sık sık soruşturmadan, sicil amirliğinden söz ederek, onlara baskı yapmaya çalışması, başkan olduğundan bu yana başta YÖK olmak üzere tüm yüksek öğretim kurumlarında uyumlu ve verimli bir çalışma ortamı yaratma yerine yeni sorunlar yaratması, göreve geldiği günlerde ifade ettiği özgürlük ortamının tam tersine merkeziyetçi ve otoriter bir durumun ortaya çıkmasına sebep olması ve 'cumhuriyetin temel nitelikleri, kişi hak ve özgürlüklerinin sınırlandırılmasına gerekçe gösterilemez' gibi sözlerle kişi hak ve özgürlüklerine sanki cumhuriyetin temel niteliklerine engelmiş gibi asla kabul edilemeyecek ifadeler kullanması nedeniyle, Türk üniversitelerini temsil edemeyecek konuma geldiği için istifaya davet ediyoruz. Sayın YÖK Başkanı bu davete uymadığı taktirde Sayın Cumhurbaşkanımıza üniversitelerimizin içine düşürüldüğü kaosun daha da büyümemesi ve YÖK'te hukukun üstünlüğünün geçerli kılınması için kendisinin görevden almasını arz ederiz."

"GERİLİMİN BOYUTLARININ İLERLEMESİNDEN GERÇEKTEN ÇOK BÜYÜK BİR ENDİŞE DUYUYORUZ"


Üniversitelerarası Kurul (ÜAK) Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın, son günlerde yaşanan gelişmeler sonucu bazı kuruluşlar ile üniversitelerin ve üniversitelerle öğrencilerin ''karşı karşıya'' getirildiğini belirterek, ''Bu gerilimin boyutlarının ilerlemesinden gerçekten çok büyük bir endişe duyuyoruz'' dedi.

ÜAK, Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Akaydın'ın başkanlığında, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde olağanüstü toplandı.

Başkan Mustafa Akaydın, toplantının başlangıcında, katılımcıları ''Türkiye Cumhuriyeti'nin sınır ötesi harekatında kaybedilen değerli vatan evlatları için'' 1 dakikalık saygı duruşuna davet etti.

Akaydın, saygı duruşunun ardından yaptığı konuşmada, Türkiye'nin çok ciddi meseleleri arasında Türkiye Cumhuriyeti'nin laiklik ilkesini hedef alan Cumhuriyet'in kuruluş felsefesine aykırı bir siyasi süreç yaşandığını savunarak, bu siyasi sürecin Türkiye Cumhuriyeti üniversitelerini çok yakından ilgilendirdiğini söyledi.

ÜAK'ın, 1 Şubat 2008'de yaptığı toplantıyı anımsatan Akaydın, bu konudaki görüşlerini kamuoyuyla paylaştıklarını, yetkili makamları, ''duyarlı, ilgili olmaya davet ettiklerini'' ifade etti. Akaydın, ''Bu davetimiz olumsuz sonuçlanırsa, Türkiye Cumhuriyeti üniversitelerinde ciddi bir kaos ortamı yaşanabileceğini ifade etmiştik. Ne yazık ki, gelişmeler aynen öngördüğümüz şekilde gerçekleşti'' dedi.

Anayasa değişikliğinin ''çok hızlı bir şekilde'' yapıldığını belirten Akaydın, ardından YÖK Başkanı'nın da rektörlere gönderdiği genelgeyle rektörleri ''hukuksuz davranmaya zorlandığını'' öne sürdü. Akaydın, bu duyuruya rağmen üniversitelerin hemen hemen tamamına yakınının eskiden nasıl davranıyorlarsa hukukun gereği olarak aynı şekilde davranmaya devam ettiklerini söyledi. Ancak bu durumun, bazı kuruluşlar ile üniversiteleri, üniversitelerle öğrencileri ''karşı karşıya'' getirdiğini belirten Akaydın, ''Bu gerilimin boyutlarının ilerlemesinden gerçekten çok büyük bir endişe duyuyoruz'' dedi.

REKTÖRLERİN SİCİL AMİRİ, GERGİNLİĞİ DAHA DA ARTIRDI

Anayasa hukukçularının, idari hukukçuların fikir ayrılığı içinde olduğunu, YÖK'ün ikiye ayrıldığını anlatan Akaydın, ''Ama üniversitelerimiz çok şükür ki, büyük bir çoğunlukla 1 Şubat'ta nasıl yorum yapıyorsa 28 Şubat'ta, yani bugün de aynı şekilde yorum yapıyor'' dedi.

ÜAK'ın, 7 Mart'ta Antalya'da olağan toplanacağını belirten Akaydın,
toplantının gündeminin aynen devam edeceğini söyledi.

Sayısı 30'a varan bazı rektörlerin, kendisini telefonla arayarak yaşadıkları sıkıntıları, hangi gerçeklerle göğüs göğüse olduklarını anlattıklarını dile getiren Akaydın, şöyle devam etti:

''Tabii ki bu ortamı yaratan kurumun başı da ne yazık ki üniversitelerimizin başı olup, rektörlerimizin sicil amiri bir kişi olup, bu arkadaşlarımızın yaşadığı gerginliği, ikilemi, diğer bir deyimle anti-balansı daha da fazla artırdı. Üstelik zaman zaman halkımızla karşı karşıya kalmak zorunda kaldık. Hatta bundan dolayı başını örten kızlarımızla daha önceden hiç bir sorun yaşamazken, şimdi sorun yaşar hale geldiler. Bunların üzüntüsünü paylaştık. Doğal olarak üniversiteler ciddi bir sıkıntı yaşarken, üniversiteleri, rektörleri toplantıya çağırması gereken makam, YÖK Başkanımızdır. Belki Genel Kurul üyeleriyle birlikte bu vahim olaylar karşısında bir Rektörler Komitesi düzenlenebilirdi. Ama ne yazık ki YÖK Başkanımız, sadece kendi hukuki mütalaalarıyla yetinmiş, böyle bir toplantıya gerek görmemiştir. Dolayısıyla bugün yaptığımız toplantı, Türkiye Cumhuriyeti üniversitelerinin içinde yaşanan sorunları tartışmak için hiç bir başka kurum kalmadığı için yapılan bir toplantıdır.''

GÖRÜŞ BİLDİRMEK ÜNİVERSİTELERİN SORUMLULUĞU

YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan'ın, bu konuyla ilgili toplantı yapmanın ÜAK'ın görevleri arasında olmadığı yönünde açıklama yaptığını anımsatan Akaydın, Avrupa Üniversiteler Birliği'nin geçen yıl yapılan toplantılarının birisinde toplumsal olaylara değinildiğini anlattı. Akaydın, tüm dünya üniversitelerinin, kendi toplumlarını, hatta dünyayı ilgilendiren ciddi boyutta toplumsal sorun varsa, buna görüş bildirmekle sorumlu olduklarını kaydetti. Akaydın, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Biz Türkiye Cumhuriyeti'nin çok ciddi bir sorununu, hatta dış basında bile neredeyse sınır ötesi operasyon kadar çok yer eden bir sorununu tartışmak üzere, bir başka makam bu gereği yerine getirmediği için burada toplanmış bulunuyoruz. Görevimizin gereğini yapıyoruz ve bizim sadece YÖK Başkanımızın dediği gibi değil, Anayasa'dan ve 2547 Kanun'un ilgili maddelerinden kaynaklanan ayrıca da bir sorumluluğumuz var. Türkiye Cumhuriyeti üniversitelerinde çok ciddi bir sorun yaşanıyorsa, bu ciddi sorun üniversitede kaos yaratmışsa, üniversitenin eğitim özgürlüğünü, eğitim akışını ciddi boyutta zedeler hale gelmişse, hepsinden daha vahim olarak da bu 'çağdaş, uygar, demokrat ve laik öğrenciler yetiştirebilmeliyiz' gerçeğini tamamen ortadan kaldırır boyuta geldiyse elbette ki ÜAK toplanacaktır, hiç fire vermeden toplanacaktır ve bu konudaki görüşlerini açıklayacaktır.''

Toplantıya katılıma da teşekkür eden Akaydın, bazı rektörlerin yurt dışında olduğunu, bazılarının da ulaşım zorluğu nedeniyle katılamadığını söyledi. Akaydın, ''Bir rektör arkadaşım, çok acıklıdır ki, 'vekilimi gönderiyorum, çünkü bazı siyasetçilerin baskısı altında üniversitemi yarın terk etmeyi düşünemiyorum' demiştir. Bunları size etik olarak açıklamayacağım. Bazı özellikle doğu üniversitesindeki arkadaşlarım, çok vahim olaylarla, toplumsal, vahim, örgütsel baskılarla karşı karşıya kaldıklarını ifade etmişlerdir'' diye konuştu.Basına kapalı devam eden toplantının ardından bir bildiri yayınlanması bekleniyor.

Öte yandan, toplantının yapıldığı Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi çevresinde polis güvenlik önlemi aldı.

PROTESTO EYLEMİ

Bu, arada toplantı başlamadan önce Halkın Kurtuluşu Partisi üyesi bir grup, Cebeci kampüsü girişinde Anayasa değişikliğini protesto etti. ''Şeriat, orta çağdır'' pankartı açılan eylemde, ''Laiklik yoksa ilim, özgürlük, demokrasi yoktur'' sloganı atıldı.

Grup adına yapılan açıklamada, laikliğe herkesten fazla kadınların sahip çıkması gerektiği belirtilerek, ''Laiklik ve devrimci demokratlık, kadına bir cinsel obje olarak değil bir insan olarak bakılmasını gerekli kılar. Böyle olunca da türbana, çarşafa, peçeye ihtiyaç duyulmaz'' denildi. Açıklamada, şunlar kaydedildi:

''Bugün, laboratuvarlara kapanarak, 'ben sadece kendi alanımla ilgilenirim' diyerek ülkemizin hızlı bir şekilde şeriata doğru gittiğini görmeden türban meselesine salt bir giysi özgürlüğü olarak bakmak, bilim insanı onuruna yakışmadığı gibi toplumsal görevin de reddedildiği anlamına gelir. Bu gerçeği gören bilim insanlarımız gereken net tavrı almalıdır.'' Grup, açıklamanın ardından olaysız dağıldı.


YÖK BAŞKANI'NA İNCELEME

CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, kendilerinin başvurusu üzerine YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan hakkında inceleme başlattığını söyledi.

TBMM'de bir basın toplantısı düzenleyen Kemal Anadol, CHP Grup Başkanvekilleri olarak, görevini kötüye kullandığı ve kanunlara uymamaya tahrik suçu işlediği gerekçesiyle YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan hakkında suç duyurusunda bulunduklarını ifade etti. Anadol, bu suç duyurusu üzerine Cumhuriyet Başsavcılığı'nın YÖK Başkanı Özcan hakkında inceleme başlattığını açıkladı.

Savcılık, Özcan hakkında sadece inceleme yapabilecek. İncelemenin ardından soruşturma açılabilmesi için Milli Eğitim Bakanlığı'nın onayı gerekiyor.

AK PARTİLİ FIRAT: ''SAVCILARI GÖREVE DAVET EDİYORUZ''

Öte yandan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, başörtüsü düzenlemesine rağmen öğrencileri üniversiteye almayan rektörler hakkında, ''izin vermeyenler suç işliyor, savcıları göreve davet ediyoruz'' dedi.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, ''Rektör de olsanız, profesör de olsanız sizin suç işleme özgürlüğünüz, bu ülkede kimsenin suç işleme özgürlüğü diye bir özgürlük yoktur. Anayasa'da böyle bir şey yazmıyor. Dolayısıyla onların da böyle bir özgürlüğü yok. Şu anda benim gördüğüm kadarıyla suç işliyorlar. Görev alanı da Cumhuriyet savcılarınındır aslında. Yargıya aittir'' dedi.

Fırat, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında, ''son anayasa değişikliğine rağmen üniversitelerde öğrenim özgürlüğünün hukuka aykırı olarak engellendiğini'' söyledi.

Devlet ile klan arasındaki temel farklılığın, ''hukuk'' olduğunu ifade eden Fırat, anayasaların hukuk hiyerarşisinin en üstünde bulunduğunu, kanunların anayasaya aykırı olamayacağını ifade etti. Dengir Mir Mehmet Fırat, şöyle konuştu:
''Her türlü kişi, kurum, kuruluş, anayasa emirlerine uymak mecburiyetindedir.

Anayasanın çok açık hükümlerine rağmen Anayasayı, kanunları ve evrensel hukuk kaidelerinin ihlal edilerek kanunca yasaklanmamış olmasına rağmen, örf ve adetlere aykırı olmayan ve genç kızlarımızın giyim kuşamlarından dolayı üniversitelerde eğitim ve öğretim haklarından mahrum bırakılması, hukuk tanımazlık, aymazlık ve ceberut anlayışın sonucu olup, Anayasayı ihlal suçu dahil Türk Ceza Kanunu'nun bir çok maddesinin ihlali anlamına gelmektedir.

Anayasa Mahkemesi'nin bir kararının gerekçesi mesnet gösterilerek bir temel hakkın ortadan kaldırılabilmesi hukuksuzluktur, hukuk tanımazlıktır.Anayasa'nın 14. Maddesinin 2. fıkrası, 'Anayasa hükümlerinden hiçbiri, devlete ve kişilere Anayasa ile tanınan temel hak ve özgürlüklerin yok edilmesini veya Anayasa'da belirtilenden daha kısa bir şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunamaz' hükmünü taşımaktadır. Bu hükümlerin aksine hareket edenler ise hukuk devletlerinde olduğu gibi suç işlemiş sayılırlar ve Cumhuriyet savcıları tarafından takibata uğrayarak TCK'daki ilgili maddelere göre cezalandırılır. İdari yönden ayrıca haklarında işlem yapılırken, hakkı ihlal edilen kişi veya kişilerce haklarında maddi ve manevi tazminata mahkum edilmeleri talep edilebilir.Bu ülkede yaşayan hiçbir kimse, hiçbir kuruluş ve kurum bu hükümlerle kendini bağlı saymamazlık yapamaz ve böylesine bir durum kabul edilemez.''

''GÖREV ALANI CUMHURİYET SAVCILARINDIR''

Sözden ve hukuktan anlamayan veya anlamak istemeyenlere matematiksel bir öneri sunmak istediğini belirten Fırat, ''2-11-12-42-13-14-87-138-148 Formülü''nün konuyu anlamayanlara yardımcı olacağını dile getirdi.Bu formülün aynı zamanda hukuku bilmeyen veya tanımak istemeyenlere yol haritası olacağını ifade eden Fırat, bir Anayasa kitapçığı edinilmesini ve formüldeki rakamları gözeterek Anayasa'nın okunmasını istedi. Fırat, ''Eğer bu maddeleri bu sıra içinde okurlarsa, hukuk devletine varırlar, suçtan kurtulurlar, kendilerini suçtan azad ederler. Ama hala bunu anlamıyorlarsa o zaman yapılacak olan tek şey, Cumhuriyet savcılarının harekete geçerek, bu aymazlıklarını devam ettiren ve anayasayı ihlal edenler hakkında gerekli işlemleri yapmalarıdır'' dedi.

Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Fırat, ''Bugün Üniversitelerarası Kurul toplandı. Kurul Başkanı, 28 Şubat'a da atıfta bulunarak laikliğin
ciddi derecede tehlikede olduğunu söyledi. Bu açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusuna şu yanıtı verdi:

''Gayriciddi buluyorum. Görevlerinin ne olduğunu, kendilerine yasayla tanınmış olan yetki alanlarının ne olduğunu, yani kendi yasalarından
dahi habersiz konuşulduğu kanısındayım.

Türkiye bir hukuk devletidir. O beyler de bu hukukla sınırlıdır. Kendi yasalarını açıp baktıkları zaman laiklik konusunun izahının, tarifinin onlara düşmediğini, onların görev alanları içerisinde olmadığını zaten biliyorsunuz. Bunu, YÖK Başkanı da söylüyor. Üniversitelerarası kurulun görevinin ne olduğu belirtilmiştir.Bir de Anayasa'nın amir hükmü var. Anayasa ve kanunlardan alınmamış olan bir yetkiyi hiçbir merci kullanamaz. Kullanırsa, o suçtur. Yani rektör de olsanız, profesör de olsanız, sizin suç işleme özgürlüğünüz, bu ülkede kimsenin suç işleme özgürlüğü diye bir özgürlük yoktur. Anayasa'da böyle bir şey yazmıyor. Dolayısıyla onların da böyle bir özgürlüğü yok. Şu anda benim gördüğüm kadarıyla suç işliyorlar. Görev alanı da Cumhuriyet savcılarınındır aslında. Yargıya aittir.''

AJANSLAR
Haberin fotoğrafları