kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 26 Şubat 2008, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
MUHARREM SARIKAYA

'Ne gereği var?..'

Bakanlar Kurulu toplantısından sonra Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek
ile sohbet ediyoruz.
YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan'ın "türban serbest" açıklamasının ardından rektörlerin "uygulamayız" sözlerini anımsatıyorum.
Başkan Özcan'ın, rektörlere "Ceza Kanunu'nun tehdit suçu ile cezalandırılırsınız" dediğini belirtiyorum.
Çiçek, üniversitedeki bildiri savaşlarına girmek istemiyor, sözümü yarıda kesip yanıtlıyor:
"Üç şehidimizin cenazesi için Kocatepe Camii'ne gidiyorum. Haber alma özgürlüğüne saygım var; ama böyle bir günde gerilimi tırmandırmanın da ne gereği var..."
Cümle net, "Böyle bir günde ne gereği var?.."
Çiçek'in sözünün adresini söylemeye de gerek yok...

Terörün aradığı
Hele ki teröre karşı mücadelenin en yoğun verildiği bir sırada.
Çünkü terör örgütünde yöntem değişmez.
Örgüt, karşısında 500 bin askeri bulunan orduyla başa çıkamayacağını bildiği için toplumsal çatışmaya ve çelişkilere yönelir.
Toplumdaki çatışmadan fayda sağlar.
Terör ve Kuzey Irak konusundaki çalışmaları ile tanınan Dr. Nihat Ali Özcan da dün buna işaret edip ekledi:
"Toplumda, 'Hemen gidelim, terörü yuvasında bitirelim' duygusu her zaman vardır. İş uzadıkça bu kez 'Neden bitmiyor?' soruları gelir. Terörün en fazla aradığı ortam da gerilimi bol bu ortamlardır. Ama maalesef en fazla dikkat etmesi gerekenler bu davranışı sergiliyor."
Hem de üniversitede gerilim bir başladı mı önünün bir daha alınamayacağını en fazla bilmesi gerekenler tarafından tetikleniyor.

"Hangisi suç..."
Anayasa değişikliğinin ardından YÖK Başkanı'nın "üniversitede başörtüsü serbest" talimatı ve rektörlerin buna karşı çıkışına gelirsek...
YÖK Başkanı dünkü yazılı açıklamada türbanla üniversiteye girişe izin verilmemesinin, Türk Ceza Kanunu'nun 106 ve 112'nci maddelerine göre "tehdit suçu" olduğunu açıkladı.
AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, Anayasa değişikliği ile serbestinin geldiğini belirtip, "2001'de idam cezasının Anayasa'da kaldırılması ile infazların ertelendiğini" anımsattı.
Ancak türban serbestisi için Anayasa değişikliğine destek veren MHP ve Anayasa hukukçuları aynı görüşte değil.
MHP'ye göre, "YÖK Başkanı yanlış yapıyor; gereksiz yere gerilim yaratıyor; EK 17'de düzenleme yapılmadan türban serbest kalamaz..."
MHP'nin bir de hatırlatması var:
"Zaten AKP de bunu bildiği için Ek 17 değişikliğini öneren ve içeriğini yazıp getiren taraf..."
Türban serbestisine ters bakmayan konunun uzmanı Anayasa hukukçusunun yorumu ise daha net:
"Anayasa Mahkemesi 1991 kararında Ek 17'nci maddeyi iptal etmedi ama öyle bir gerekçe yazdı ki, türbanı üniversitede yasakladı. Bir madde gerekçesi ile bütündür. Ek 17'nin gerekçesi orada durduğu sürece, dershaneye türbanlı öğrenciyi alan öğretim üyesi suç işlemiş olur..."
Görülüyor ki sonuçta kararı yine Danıştay ve Anayasa Mahkemesi verecek.
Sonuçta rektörler ve hukukçular arada kalacak; olan da inanarak türban takan öğrenciye olacak...
Çiçek'in, "Ne gereği vardı..." sözüne bu noktadan da bakmalı.
Siyasette tecrübe kolay kazanılmıyor...