kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 26 Şubat 2008, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ERDAL ŞAFAK

Bir bildiri

Laiklik ilkesi birçok devletin anayasasından yer alıyor. Kiminde "Din ve devlet işlerinin kesinlikle ayrıldığı", kiminde "Devletin hiçbir dini himaye edemeyeceği" belirtiliyor, kiminde ise açıkça devletin laik olduğu ilan ediliyor.
Ancak "Laiklik" denince, onca devlet arasında sadece ikisi akla geliyor: Fransa ve Türkiye.
- Çünkü laikliğin ilk laboratuarları onlar. (1905'te Fransa yasayla tanımladı, 1937'de Türkiye anayasasına koydu.)
- Çünkü laiklik en kararlı biçimiyle ikisinde uygulanıyor.
- Çünkü ikisinde de laiklik tartışmaları hiç ama hiç gündemden çıkmıyor.
İşte ikisinde de bir kez daha kamuoyu kamplara bölündü. Türkiye'de türban, Fransa'da ise Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin çıkışları yüzünden. İkisinde de alabildiğine "Bildiri savaşları" yaşanıyor.
Biz de birine imza verdik. Ama Türkiye'de değil, Fransa'da yayınlanan bir bildiriye. 26.530'uncu kişi olarak. Bu yazıyı hazırlamadan önce baktık, imza sayısı 92.825'e ulaşmış. (Fransa'daki Türkler'den de epey imzalayan var.)

Toplumsal barışın çimentosu
"Cumhuriyetin laikliğini koruyalım" çağrısı yapılan bildiride şöyle deniliyor:
"Bu metinde imzası bulunan kişiler ve kuruluşlar, Anayasa'nın birinci maddesine göre, Fransa'nın bölünmez, laik, demokratik ve sosyal bir cumhuriyet olduğunu hatırlatırlar. Birbirinden asla ayrılamaz bu dört ilkeye herkes, en başta da Cumhurbaşkanı uymak zorundadır. Ne var ki, Bay Sarkozy'nin kişisel inançlarını ve cumhurbaşkanlığı görevini birbirine karıştırdığı son demeçleri, Cumhuriyet'in laiklik ilkesini zedeliyor. Toplumsal barış için vazgeçilmez olan bu anayasal ilkenin tartışma konusu yapılması kabul edilemez. Kiliseler'in ve Devlet'in ayrılmasını sağlayan yasa sayesinde 1905'ten bu yana Cumhuriyet her yurttaşa vicdan özgürlüğünü sağlıyor, inanıp inanmama, inancındaki ibadeti yapma özgürlüğünü güvence altına alıyor. Böylece kökeni, felsefi tercihleri veya dini inançları ne olursa olsun herkesin karşılıklı saygı çerçevesinde bir arada yaşamasına imkân veriyor.
Cumhuriyetimizde ve çok kültürlü toplumumuzda çeşitlilik çatışma değil zenginlik kaynağı olmalıdır. Bu da Cumhuriyet'in yasalarına saygı temelinde yurttaşların hak eşitliğini sağlayan laiklikle gerçekleşebilir. Kader ortaklığı inşa etmek için ortak değerler arayışını ve inançlarda çoğulculuğun ifadesini sadece laiklik mümkün kılabilir. İşte bu nedenle bu bildiride imzası olanlar, 1905 yasasının içeriğinin değiştirilerek laikliğin tartışmalı hale getirilmesi girişimlerine sonuna kadar karşı çıkacaklardır. İmza sahipleri olarak ayrıca halkın sıkıntılarının ve kaygılarının arttığı bir dönemde, sosyal adalet sayesinde tüm bireylerin özgürlük, eşitlik ve kardeşlik ilkelerinden yararlanmasının sağlanacağı bir toplum inşa etmek için tüm kesimlerin ortak talebi olarak laikliğin daha da geliştirilmesi çağrısında bulunuyoruz."

Neden imza verdik?
Türkiye'de bildiriler havada uçuşurken, kalkıp Fransa'daki tartışmalara katılmamızı, taraf olmamızı yadırgayabilirsiniz. Ama -kendimiz için-haklı ve meşru bulduğumuz gerekçelerimiz var:
Öncelikle karınca kararınca Sarkozy'ye karşı tepki koyduk. Türkiye'nin AB sürecini, dolayısıyla umutlarımızı çelmelemesinden, Batı'yı Batı yapan değerlere karşı sistemli saldırılarına kadar bir dizi patavatsızlığının biriktirdiği öfkemizi bir ölçüde de olsa boşalttık.
Bir başka neden: Yukarda tam metnini verdiğimiz bildirideki Fransa sözcüğü yerine Türkiye'yi koyun; pek bir şey değişmiyor. Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan'ın sık sık tekrarladıkları "Farklılığımız zenginliğimizdir" vurgusu bile bildiride yer alıyor.
Ve nihayet, Fransa'da laikliğin sulandırılması, kaçınılmaz olarak, Türkiye'yi, Türkiye'deki laiklik anlayışını da etkileyecek. Çünkü esin kaynakları ortak. İkisi de aynı pınardan besleniyor, ikisi de aynı kaygılara karşı güvence sağlıyor.