kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 26 Şubat 2008, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Ben işte bundan...

Kızarsınız kızmazsınız; kimimiz "gaz" a inat başka şey de düşünmek, hissetmek, söylemek, sormak zorundayız.
Bir "ulus" un, emperyalist bir saldırı, işgal karşısındaki topyekun seferberliği başka şeydir
Kendi "tarihi, toplumsal, etnik sorunu"nun "dış topraklardan saldıran terör" şeklindeki "kanlı" tezahürüne, "kanlı" bir örgüte karşı "sınır ötesi operasyonel savaş" başka şeydir.
Hele, emperyalist bir devlet ile ortakları tarafından "hukuksuz" işgal edilmiş, parçalanmış topraklarda
Kısa süre önce o "emperyalist" devlet gözetiminde size saldıran, dağlarda ölüm kusan kuklalaşmış örgüte karşı, "bir mutabakat"la devran değiştiği için o "emperyalist devlet gözetiminde" yürütülüyorsa.
Önceki iki yazıda, muhalefetin "seferberlik" ten sıyrılıp aklını başını toplayarak sorması gereken sorular vardı:
1. "Sınır ötesi"nin sınır ötesi ne?
2. Başbakan ile Genelkurmay Başkanı'nın "Dolmabahçe mutabakatı", ABD ile "Arka bahçe mutabakatı" ve "ABD, İsrail, Türkiye üçlü mutabakatı" ne?
Binbaşıdan üsteğmene, astsubaydan gencecik ere, bayrağa sarılı tabutlar ile ayrı camilerden uğurladığınız evlatlarınızın kıymetini bir de bu sorular ışığında idrak etmeye, derin acılarını kalbiniz kadar aklınızla da hissetmeye çalışırsınız.
Tuhaftır ama, azıcık derin düşünürseniz, oradaki "düşman ölüler" in bir çoğuna kendi ülkenizde bir cenaze evi, onca "kendi" vatandaşınızın ana, baba, kardeş, akraba acısının da düştüğünü, bunun kahredici çelişkisini de bilirsiniz.
"Sınır ötesi" nden şehitlerle birlikte içeriye taşınan acılar, "sınır içi"ndeki acıların bitmesinin kilometre taşlarıdır inşallah.
Ancak, şöyle bir şey de oluyor:
Oturup da koltuklarında, elinde medya kalemi, birer komutan edasıyla, orduya hedefler gösterenler mantar gibi bitiyor.
Gencecik
(ve çoğu yoksul) askerlerin eksi 20 derecedeki öldüresiye ve ölümüne mücadelesiyle, şehit tabutlarıyla, "ölü teröristler"le kendinden geçip gazeteciliği unutanlar birer köşe kahramanı, köşe komutanı olup çıkıyor.
Onun gibi sorgulayanlar çok olmayabilir ama, binlerce askerin "hakiki komutanı" konumunda birisi, şunu paylaşmak istemişti:
"Bazı yavrularımız sadece şehit olmak hakkına sahipler. Onların yaşarken ne sigortası, ne eğitimi, ne devlet dairesinde tutulduğu muamele, ne de esasta varlıkları önemlidir bazıları için.
Bu
çocukların 'vatan için ölümü' üstüne çok konuşanların bir kısmı, canını vatan için veren saf ve temiz evlatlarımızın yaşaması, mutlu olması, okuması için asla kafa ve yürek yormayanlardır.
Ben işte bundan utanıyorum."
Bize de kendi mesleğimizdeki kimi histeriden utanmak düşüyor. Böyle zamanlarda bile bunu söylemekten kaçınmamak düşüyor.