kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 22 Şubat 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Cuma Sabah 
ATİLLA DORSAY

Erdoğan'la Sarkozy'nin şaşılacak benzerlikleri

Başında bulunduğu ülkedeki rejimin temel taşlarından birinin laiklik olduğunu çok iyi bildiği halde, birden laiklik konusunda şaşırtıcı sözler etmeye ve mistik görüşler ileri sürmeye başladı. Örneğin: "20. yüzyılın dramı, Tanrı inancındaki aşırılık değil, tersine bunun korkulacak biçimde azalmasıydı." Yine ona göre "Öğretmen denen kişi, değerlerin aşılanmasında din adamı (papaz, haham veya imam) kadar önemli değildi." Ve de "Tanrı insanı özgür kılardı. O insanların çılgınlığına ve ölçüsüz gururuna karşı bir duvardı ve tüm farklılıkların ötesinde, tüm insanlığa bir sevgi ve alçakgönüllülük, bir barış ve kardeşlik, hoşgörü ve saygı mesajı verirdi." Hayır, bu adam Recep Tayyip Erdoğan değil, Fransa Başbakanı Sarkozy. Türklere karşı tavrı nedeniyle milletçe hiç sevmediğimiz Sarkozy. Ki kısa zamanda onun bu yenimistik tavrı, belki de kimilerinin daha bir sempatiyle bakmasına yol açabilir! Öyle ya, laikliğin anavatanı ve daha 1905 yılındaki yasalarla onu rejimin temeli haline getirmiş bir cumhuriyetin başındaki zat bunları söylerse, bizim daha güdük ve hâlâ tartışmalı laiklik anlayışımız için de neler, neler söylenemez ki...

ELEŞTİRİ OKLARI
Ama Fransa buna pabuç bırakmadı, bırakmayacak. Akılcı düşünceyi inanca galip kılan, Voltaire, Diderot ve Montesquieu'leriyle Aydınlanma eylemini başlatan, Descartes sayesinde 'kartezyen' denen mantığın üstünlüğünü kabul eden bir düşünce sistemi içinde, Sarkozy çok ağır biçimde eleştiriliyor. Örneğin Liberation gazetesinin başlattığı karşı yazılar kampanyası içinde "Yakında Sarkozy'nin 'Acaba inanmayanlar bir ruh sahibi olabilir mi?' diye sorması beklenebilir," deniyor, ardından alayla şöyle deniyor: "Eğer Tanrı var olmasa, acaba zavallı cumhuriyetimiz ne olacak diye ürpermemek elde değil!" Her ülkeye kendi politikacısı, her ülkeye kendi tartışmaları, her ülkeye kendi laiklik pratiği... Yine de tüm farklılıklarına karşın, Erdoğan ve Sarkozy'nin temel benzerliklerini fark etmemek mümkün mü? İkisi de hiperaktif, ikisi de her gün bir başka slogan, iddia veya yorumla toplumu diken üstünde tutmayı seviyor. İkisi de dünyamızda gücü gittikçe artan dine sırtını dayamayı seçiyor. Ve ikisi de gerçek birer felsefeye sahip olmayan pragmatik kişilikler. Ama Fransa'da, çok yeni işbaşına geldiği halde, Sarkozy'ye karşı muhalefet çığ gibi büyüyor. Ona oy veren sağcı kesimlerde bile... Aynı şeyin Türkiye'de de olmaması için ciddi nedenler var mı?