kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 21 Şubat 2008, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
HINCAL ULUÇ
Hıncal'ın Yeri

Sadece "Kırmızı Top" değil!..

Digitürk geçen hafta cumartesi günü milyonlarca izleyicisine, daha doğrusu paralı müşterisine ihanet etti.
Beşiktaş-Ankaraspor maçını izlemek üzere ekran başına gelenler, topu göremediler. Normal top, karlı alanda görüntüye girmedi. Seyirci topu göremedi. Topun izlenmediği maç olamayacağı için de, televizyonun başından öfkeyle kalktı. Ben de onların arasındaydım..
Şimdi DigiTurk yöneticileri, suçu ve sorumluluğu başkalarına atmak için bin dereden su getiriyorlar.
Efendim maçın hakemi o topla oynanmasına izin vermiş..
Efendim, Futbol Federasyonu o topların firmasıyla sponsorluk anlaşması yapmış. Başka top kullandırmamış..
Bakın..
Ben dekoderimi DigiTurk'ten satın aldım. Bu maçları izlemek için de her ay parayı gene DigiTurk'e ödüyorum..
Ne hakem, ne federasyon, bir tüketici olarak benim muhatabım değil..
Benden maç izletme karşılığı para alan, benimle bir anlamda ticari anlaşma yapan Digiturk, bu ihmalin tek sorumlusudur. Gerisi beni hiç ilgilendirmez.
Kar günlerden beri biliniyor, ilan ediliyordu. O gün sabahtan beri yağıyordu. DigiTurk yayın ekibi, İnönü Stadı'na saatler önce gitti. İçlerinde işine ve seyircisine saygılı tek kişi olsa, yönetimi uyarır, "Bu havada normal top ekranda görünmez. Renkli top için şimdiden önlem alın" derdi.
Kimsenin, ama kimsenin umurunda olmadı, ekran başına maçı bekleyen, bunun için bir de DigiTurk'e her ay para ödeyen milyonlar.
Mesele bundan ibarettir.
DigiTurk en başta ticari açıdan, yani daha fazla kazanmak için seyircisine saygılı olmak zorundadır. Bunun yolu da yayın kalitesini yükseltmektir.
Sorumlu ve saygılı bir kurum, geçin topun rengini, takımların formalarına bile karışır, hatta federasyondan karar çıkartır ki, maçlarda takımlar, ekranda karışabilecek formalar giymesinler.
NBA'de niye kuraldır, deplasman takımlarının koyu, ev sahiplerinin açık renk forma giymeye mecbur olmaları?..
Çünkü gelirin büyüğü televizyondan, televizyon seyircisinden geliyor. NBA'in marka değerini, televizyon belirliyor. O zaman, yayıncı kuruluş, televizyon seyircisi adına olaya giriyor ve kural koyucu oluyor..
Bizde..
Seyirci bile değiller..
Olsalar.. Daha onuncu dakikada "Ekranda top görünmüyor. Müdahale edin" diye Federasyon Temsilcisinin tepesine binerlerdi, protokol tribününde.. Ya da yayını keserlerdi, özür dileyerek.. "Biz bu rezalete ortak olmayız" diyerek.
Ben o zaman anlardım, Türk Futbolunun marka değerini bu yayını satın alarak belirleyen bir vatandaş olarak, sahipsiz olmadığımı..