kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 19 Şubat 2008, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ABDURRAHMAN YILDIRIM

Zikzaklara rağmen fırsat önümüzde

Ne ilginç ki, 2001 krizinin uç verdiği günün 8'inci yıldönümünde kapitalizmin beşiği İngiltere'de zor duruma düşen bir banka kurtarıldı. Northern Rock tasfiye edilmek yerine devletleştirildi. Halbuki Türkiye'nin 2001 krizinde piyasaya likidite vermesini IMF engelledi. Bankalar kaderine terkedildi. 80 bankadan 22'si tasfiye edildi. Ortaya bugünkü değeri ile 50 milyar doları aşan bir fatura çıktı. Madem böyle bir fatura çıkacaktı, bankalar batmaktan kurtarılsaydı, belki daha az maliyet ödeyecektik . 2001 krizi de böylesine derin ve büyük olmayacaktı.
Şimdi aynı IMF, bankacılık kesimi krize girince ABD Merkez Bankası'nın likidite vermesini, faizleri düşürmesini, hatta vergilerin indirilmesini öneriyor. Başka gizli bir amaç mı söz konusuydu bilmiyoruz ama en azından ortada çifte standardın olduğunu söylemek mümkün.

- Yabancılaşma süreci- Sonuçta 2001 krizinde bankacılık sistemini yeniden yapılandırdık, yabancıların payı da sektör içinde yüzde 3'ten yüzde 42'ye yükseldi. Buna karşılık 2007'de başlayan ABD dalgalanmasına Türkiye bankaları güçlü girdi. Son açıklanan 2007 bilançolarında Türk bankaları tarihinin en yüksek kârlarını açıklarken ABD bankaları rekor zararlar yazıyor. Dolayısıyla krizin ortaya çıkardığı dönüşüm çerçevesinde daha sağlam ama yabancı hakimiyetinin arttığı bir sektör çıktı ortaya.
Aynı yeniden yapılanma reel sektörde pek başarılamadı. Ancak bu sektörde de yabancı sermayeli olma eğilimi arttı. Yabancı sermaye özelleştirilen kuruluşlara da yoğun biçimde geldi.

- Sıfırdan yatırım azlığı- Yıllık 20 milyar dolarlık doğrudan yabancı sermaye girişi cari açığın yarıdan fazlasını karşılar hale geldi. Buna rağmen Türkiye'de sıfırdan yatırım eğilimi zayıfladı. Yabancılar hep kurulu tesislere geldi. Yerlilerde de elindeki şirketini yabancıya satma ve çıkma, yeni yatırım ve risk almama eğilimi ağır bastı.
Kurun düşük gitmesinin etkisiyle dış kredi kullanmanın cazip hale gelmesi ve Türkiye'nin dünyanın en yüksek faizini vermesiyle portföy yatırımlarını çekmesi adeta döviz bolluğu yarattı. Son beş yılda 116 milyar dolarlık cari açığa karşılık Türkiye'ye 171 milyar dolar dış kaynak girdiğinden kur da cumhuriyet tarihinde hiç olmadığı kadar düştü. Bu durumda ithal etmek, ithal ara malı kullanmak cazipleşti. İhracat zorlaştı, kârı azaldı. Hatta ihracata çalışanlar ara malında ithalata yöneldiler. Bu da 2001 sonrası girilen yeni ekonomik yapının en önemli açmazını, yüksek cari açığı ortaya çıkardı. Yüksek büyüme sona erse de cari açık yüksek kalmaya devam ediyor.

- Yüksek büyüme süreci- Dünyanın da etkisiyle Türkiye yüksek büyüme dönmine girdi.
Aynı dönem Çin ve Hindistan mallarının piyasalara girmesiyle dünyada enflasyon düşük düzeylerde seyretti. Bunun da katkısıyla Türkiye hem enflasyonu tek haneli rakamlara indirdi hem de yüksek büyümeyi sağladı. Enflasyonla mücadelede Merkez Bankası'na bağımsızlık verilmesinin de önemli bir etkisi oldu.

- Faizde yine birinci- Türkiye bu dönemde bütçe disiplininin gereklerini de yerine getirdi. En azından 2007 seçim yılına kadar. Bütçe açığının milli gelire oranını yüzde 15'in üzerinden yüzde 1'in altına kadar düşürdü. Bunun da etkisiyle net kamu borcunun milli gelire oranı yüzde 90.5 düzeyinden yüzde 40'a çekildi. Borçların vadesi 9 aydan 3 yıla çıkarken ödenen reel faiz yüzde 27'den yüzde 11'e düştü. Buna karşılık kur gerilemesinin etkisiyle dolar bazında ödenen faiz yüzde 25'e yükseldi. Türkiye yine dünyanın en yüksek faizini ödüyor.

- Kazanımlar riskte- Krizin 8'inci yılında dönüşüm programı miadını doldurdu. Mevcut dengelerde enflasyonu daha fazla aşağı düşüremiyoruz. Büyümede zayıflamanın önünü alamıyoruz. İşsizliğin artmasını önleyemiyoruz. Cari açığı düşüremiyoruz. Mali disiplinde kararlılık sergileyemiyor, zikzaklar çiziyoruz.
Makro ekonomide elde edilen kazanımların korunması artık yeni bir programı ve siyasi kararlılığı gerektiriyor. Bu konuda küresel dalgalanma ve IMF ile programın sonuna gelinmesi hükümete yeni bir fırsat sunuyor. Bu fırsat da kullanılmazsa, şimdiye kadar elde edilen kazanımlar riske girecek, biline.

- Sonuç- "İnsan uçurumun kenarına varmadan kanatlanmaz." Kazancakis