kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 15 Şubat 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ERGUN BABAHAN

Tahrikler ve yüksek gerilim

Üst üste konulduğunda garipliği insanın gözüne çarpan bir dizi olay hemen fark ediliyor.
Ergenekon bağlantısı ayyuka çıkan Danıştay davasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan bir numaralı sanık, Alparslan Arslan, "şeriat" ilanı istemiş.
"Genelkurmay şeriatın önüne geçmeye çalışmasın, çok kan dökülür. Ben buradan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dan Türkiye'de şeriat ilan etmelerini istiyorum."
Soruşturma derinleştirilmediği için bu menfur saldırının Ergenekon Çetesi ile bağlantısı saptanamadı.
Ama dava, tıpkı suçun işlendiği günkü bir atmosferde tamamlanmış oldu.
Bu sözlerle, eylemin demokratik sistemi zaafa uğratmak isteyen bir çete tarafından değil de, laik cumhuriyeti yıkmak isteyen şeriatçılar tarafından yapıldığı iddialarına el verilmek istendiği görülüyor.
İlk günden itibaren özenle verilmek istenen mesaj da buydu zaten.
Tıpkı Cumhuriyet gazetesine atılan bombalar gibi.
"Tehlikenin farkında mısınız?" diye soran bir gazeteye atılan bombalarla, tehlikeyi henüz fark etmemişlere bir mesaj verilmeye çalışılıyordu.
Aynı şekilde, birden ortaya çıkan biri, Etiler'deki Akmerkez alışveriş merkezinin göbeğinde namaz kıldı.
Etrafta yeterli cami varken, çok da temiz olmayan bir zeminin ibadet için seçilmesi dikkat çekici.
Tam bunları konuşurken Mersin'de mini etekli kızlara asitli saldırı haberi geldi.
Birileri ortamın gerilmesini, insanların yüreğindeki korkuların artmasını istiyor belli ki.

Yaşam tarzının tehdit altında olduğuna yönelik söz ve eylemler bunlar.
"Tahrikçiler" deyip geçemezsiniz çünkü bu eylemler var olan bir endişeye karşılık düşüyor.
Elbette, tahrikçiler hep olacak.
Ancak siyasetçiye düşen görev, bu tahrikçilere fırsat verecek ortamı sağlamamaktır.
Türkiye son günlerde asabiyet katsayısı yüksek bir atmosferden geçiyor.
Sinirler çok gergin.

Ankara'daki gerilim, tıpkı bir soğuk hava dalgası gibi, adım adım yurt geneline de yayılıyor.
Bir ülkenin sürekli olarak "yüksek gerilim" ortamında yaşaması mümkün değildir.
Bu gerilimi düşürmek, kendini ne kadar mağdur ve haksızlığa uğramış görse bile, iktidara düşen bir görevdir.
Çünkü "yüksek gerilim" en çok iktidarı çarpar.
Bu ülkenin acilen normal atmosferine dönmesi gerekir.
Bugün Anayasa değişikliği gerçekleştirilmiş, Cumhurbaşkanı'nın onayına sunulmuştur.
Kimilerinin beklentisinin aksine Cumhurbaşkanı'nın bu değişikliği onaylayacağını sanıyorum.

Bundan sonrası hukukun bileceği iştir.
Ama yüksek gerilim bazen yargının bile kafasını karıştırabilir, unutmamak gerekir.