kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 8 Şubat 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ERDAL ŞAFAK

Rüşvet, yolsuzluk, temiz toplum

Türkiye'de yolsuzluğun -tabii bu arada rüşvetin de- önlenmesi için Avrupa Konseyi ve AB'nin desteğiyle dün bir "Etik projesi" başlatıldı.
Başbakan Erdoğan, projenin başlangıç konferansında yaptığı konuşmada, son 5 yılda yolsuzlukla mücadelede önemli mesafe alındığını savundu, "Bundan sonra da bu uzun yolda yılmadan devam edecek, temiz toplum hedefimize ulaşacağız" dedi. Erdoğan "Başta finans sisteminde olmak üzere yolsuzluğa zemin hazırlayan kara delikleri bulduklarını ve çağdaş düzenlemelerle buralarda denetimi artırdıklarını" altını çizerek belirtti.
Ancak ne yazık ki, uluslararası kuruluşlar Erdoğan'ın bu iyimserliğini pek paylaşmıyor.
Örneğin OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) daha geçen ay yaptığı açıklamada, "Türkiye'nin yurtdışı işlemlerde yabancı bürokratlara rüşvet verilmesini önlemek" için gerekli yasal düzenlemeleri ağırdan almakla suçladı. Anlamı: "İhracatçılarınız ve yurtdışında ihalelere giren firmalarınız rüşvet veriyor." Dahası açıklamada Ankara'ya gelen OECD heyetine bir bakanlık yetkilisinin şu itirafta bulunduğu kaydedildi: "Bu bölgedeki (Ortadoğu, Kafkaslar, Orta Asya) ülkelerde rüşvet vermeyen şirket iş yapamaz. Bu piyasalarda rüşvet vermeyi reddedecek hiçbir Türk firması tanımıyorum!" Zaten "Uluslararası Şeffaflık Örgütü"nün dış ticarette rüşvet endeksi de açık sözlü yetkiliyi doğruluyor: Türkiye, iyiden kötüye doğru sıralanan 30 ülkelik listede 27'nci olabildi.

AB Raporu'ndaki fotoğraf
Haydi küreselleşme sonucu uluslararası rekabetin iyice kızışmasını gerekçe göstererek, "Vermeyen ülke ve şirket mi var" kalkanının ardına sığınarak "Dışarıda dağıtılan rüşvetler" konusunda vicdanımızı rahatlatalım.
İyi ama AB'nin çektiği "İçerde rüşvet ve yolsuzluk" fotoğrafına nasıl bir kulp bulacağız? AB Komisyonu'nun geçen Kasım'da açıkladığı 2007 Türkiye İlerleme Raporu'nda bakın ne deniyor:
"Kamu sektöründe merkezi ve yerel yönetimler için yolsuzluk önemli bir sorun. Genel olarak yolsuzluk yaygın olup, mücadelede sınırlı ilerleme sağlanabildi. Kapsamlı bir yolsuzlukla mücadele stratejisi ile etkin kurumlar içeren bir plan hâlâ yok. Böyle bir stratejinin geliştirilmesi en üst siyasi düzeyde ele alınmayı gerektiriyor."
Yani AB Komisyonu hükümetin, "En üst siyasi düzey" diye adres gösterdiği Başbakanlığın, yolsuzlukla mücadelede "Etkin bir strateji"yi savsakladığını ya da en azından işi epeyce ağırdan aldığını ima ediyor.

Liste epeyce uzun
Hepsi bu kadar da değil. Buyurun yolsuzlukla mücadele karnesinde AB Komisyonu'nun tek tek saydığı kırık notlar:
"- Meclis'te özel bir komisyon kurulmadığı için kamu harcamalarında etkin denetim yürütülemiyor.
- Milletvekilleri ve kamu görevlilerinin dokunulmazlıklarının sınırlandırılması, siyasi partilere ve seçim kampanyalarına ilişkin mevzuatın iyileştirilmesi ve şeffaflığın sağlanması, kilit konu olmakta devam ediyor.
- Etik Yasası'nın kapsamının milletvekillerine, akademisyenlere, ordu ve yargı mensuplarına genişletilmesi konusunda ilerleme olmadı.
- Yolsuzluk konusunda istatistik ve veri toplamakla görevli bir kamu kurumu yok.
- Yolsuzlukla mücadelede görev alan denetleme kurulları gibi kurumlar güçlendirilmedi."
Bu son maddeyle ilgili bazı gelişmeler var:
Hükümet, AB'nin güçlendirilmesini, yani yetkilerinin artırılmasını istediği kamudaki bağımsız teftiş kurullarını ve denetleme birimlerini lağvetmeye niyetleniyor! Gerekçe: Kamu yönetiminin köklü bir reformla yeniden yapılandırılması! Bu çerçevede denetim yetkisinin bakanlıklar bünyesinde kurulacak genel müdürlükler tarafından sözleşmeli personelle yürütülmesi. Bunun teftiş kurulları ile denetleme birimleri görevlilerinin işlerine son vermesi anlamına geldiği iddia ediliyor. Göreceğiz.
Avrupa Konseyi ve AB'nin desteğiyle başlatılan "Etik projesi" saydığımız kusurların hiç değilse bir-ikisinin düzeltilmesini sağlarsa, amacına fazlasıyla ulaşmış olacak.
Haydi, temiz topluma bizim de katkımız olsun: İktidarıyla, muhalefetiyle, sivil toplumuyla 2008'i "Rüşvet ve yolsuzlukla mücadele yılı" yapalım. Var mısınız?