kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 8 Şubat 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ERGUN BABAHAN

Başörtüsüne farklı bakış

Anayasa değişikliği sadece toplumun farklı kesimleri arasında çatışmaya yol açmadı.
Liberal kesimde de farklı tavırlar alınmasına neden oldu.
Ahmet İnsel'in başını çektiği bir grup, özgürlüklerin bir bütün olarak ele alınması gerektiğini savunarak son düzenlemeye karşı çıktı, çıkıyor.
Bu görüşe Ferhat Kentel dünkü Taraf gazetesinde cevap verdi.
Bu yazının daha geniş kesimlere ulaşması gerektiğine inandığım için, burada geniş bir özetini veriyorum:
"Bu korkunun (İranlaşmak e.b.) temellerini Türk modernleşmesinin eskiyle bağlarını koparıp, yeni bir toplum yaratmak üzere uygulamaya koyduğu ve 'laiklik' adı altında adeta yeni bir din yaratma çabalarında bulmak mümkün.
Türkiye'de laiklik, toplumda varolan bütün din, mezhep ve inançlar karşısında eşit mesafe koymak yerine, Batı'dan ithal malı dogmatik bir pozitivizmin devlet dini olarak mutlaklaştırılmasına dayanıyor.
Bu pozitivist 'laiklik ilkesini' yedeğine alan seçkinci Türk modernleşmesinin topluma bakışı da 'dinlemek' ve 'anlamak' yerine, 'dayatmak' mantığı üzerine kuruldu.
Bugün üniversitelerin resmi ve hakim ağızlarından yükselen seslerde somut olarak görülebildiği gibi, fen bilimlerinin (mühendislik) ya da tıbbın (cerrahlık) mantığına uygun olarak, toplum da yapılıp bozulacak, kesilip biçilebilecek bir malzeme olarak görüldü.
Bu modernleşme mantığına bağlı olarak, topluma öğretilen 'normallik' başka 'normallikleri' tanımadı; onların konuşmasına izin vermedi.
'İyiyi ve kötüyü, her şeyi bildiğini', 'tehlikeleri ya da her şeyi öngörebildiğini' iddia eden seçkinci cumhuriyet tarihi boyunca oluşturulmuş bir sınıf ve onun sağladığı hegemonyanın normalliğini açığa çıkarıyor.
Toplumda yükselen ve yeni talepler geliştiren hareketlerin tezahürlerine de tam bu yüzden tahammül edemiyor.
İşte bugün toplumdaki yenilenme arayışlarının sadece bir ifadesi olarak 'başörtü' konuşulmayanın konuşulmasına neden olduğu için, Türkiye'deki seçkinci ve sınıfsal hegemonyanın kaybetmekte olduğu meşruiyetini savunabilmek için kültürel tezahürlerini yeniden kutsallaştırıyor.
Ve kendi simgelerini mutlaklaştırırken başörtüsünü de simge olarak yeniden inşa ediyor."