kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 8 Şubat 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

Mülteci değil tersane işcisi

Sadık Güleç
SABAH, son yedi yılda 44, son 7 ayda ise 14 işçiye mezar olan Tuzla tersanelerinde köle-işçilerin yaşadığı sosyal dramı gözler önüne seriyor..
İstanbul Tuzla'da 4 katlı, boyasız, sıvası çatlamış bir binanın giriş katı. Binanın dükkân olarak düşünülüp camlarla kaplanmış, ancak şimdilerde "simsiyah" boyanıp körleştirilmiş bu 20 metrekarelik bölümde sıkışmış onlarca insan var. Kimi bir köşede derin düşüncelere dalmış, kimi mutfak olarak kullanılan bir başka köşede piknik tüpü üstünde tencere kaynatıyor. Ortada öbeklenip sohbet edenlerin konusu "para, açlık ve yoksulluk." Bütün bu yoksulluğun içinde yaşayanlar da dünyanın en güzel ve en pahalı yatlarını yapan Tuzla tersane işçileri. Ağır bir kokunun kapladığı odada yerde yatan işçilere bakıp burada kaç kişinin kaldığını anlamak mümkün değil. Uzun süren çalışmanın yarattığı yorgunluktan iş elbiselerini bile çıkarmadan yatağa uzanmış insanlar, bir çırpıda tüketilmiş yemeklerden kalan tencereler, tabaklar...

7 YILDA 44, 7 AYDA 14 ÖLÜM
Buraya gelme sebebimiz son 7 yılda 44, son 7 ayda ise 14 işçinin öldüğü iş kazalarını, çalışma koşullarını konuşmak ancak görünen manzarada tersane işçilerinin sadece çalışma koşulları değil yaşam koşullarının da içler acısı olduğu ortaya çıkıyor. Tuzla'nın arka mahallelerindeki 20 metrekarelik bu odalar 700 YTL'ye kiraya veriliyor. Yani İstanbul'da 100 mekrekarelik ortalama bir evin kirası kadar. Bu nedenle her odada onlarca insan kirayı paylaşarak bir arada yaşıyor. Batmanlılar, Diyarbakırlılar, Samsunlular, Urfalılar...

BİR ODADA 30 KİŞİ
Tersanede temizlikçi, taşlamacı, boyacı, demirci, kaynakçı olarak çalışan işçiler sık sık iş kazalarına tanık oluyor. Ezilmelere karşı çelik uçlu ayakkabı, baret, emniyet kemeri gibi koruyucula ise hiç kullanmamışlar. Bazıları evli, çocukları var. Ama onları köyde bırakmışlar. Ev sahibinden şikâyetçiler. "Elektriği fazla kullanmayın. Sigorta atıyor" diyormuş. Aynı binanın başka odaları da kiraya verilmiş. Urfalı İsmail Biliz "Biz yine şanslıyız" diyor. Bazı ev sahipleri pansiyon usulü kalanlardan kişi başına para alıyormuş. Ev sahibinin bir de bakkalı var. Peynirlerini, ekmeklerini ondan alma şartı getirmiş. "Başlangıçta para biriktirip dönerim, diyordum. Ama şimdi bilemiyorum. Para yok" diye konuşuyor. "Neden burada kalıyorsunuz. Pahalı değil mi?" sorusuna ise Abit Boğatekin "Abi bir de yol parası verirsek, nasıl geçiniriz?" diye cevaplıyor. Özellikle boyalardan şikâyetçi Abit Boğatekin. "Hele bir de kapalı yerde olursa, bazen derin kabarır. Sesime bak, hâlâ öksürür gibi konuşuyorum" diyor. Tersanenin yemeklerinden de şikâyetçiler. "Yemekleri yapan firma, bizim patronun karısının firması, bir gün öncesinin yemeklerini çorbaya katıyor. Yemekler berbat" diyerek gülüyorlar. Bazıları ise itiraz ediyor; "Hayır bizim yemekler güzel" diye.
Haberin fotoğrafları