kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 7 Şubat 2008, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
EMRE AKÖZ

AB pusulası olmazsa gerginlik devam eder

Siyasetçisinden profesörüne, son bir haftadır bazı yorumcular aynı şeyi söylüyor:
"Güneydoğu'da savaş sürüyor... Ceza Kanunu'ndaki 301'inci madde olduğu gibi duruyor... Alevilerin sorunlarına aldıran yok... Ekonomik krizin kapımızda olduğuna ilişkin ciddi işaretler var... Üniversiteler yüksek liseye dönmüş durumda... Ama AKP ve MHP'nin gözü türbandan başka şeyi görmüyor. Sanki başka sorun yokmuş gibi, türbanla ilgileniyorlar."
İşin ilginç yanı, bu itirazı yapanlar arasında, 'türbanın üniversitelerde serbest olmasını' isteyenler de var.
Öncelikle şunu belirtelim:
Ülkenin çeşitli sorunlarına, "toptan" el atmak mümkün mü?
Hem "pratik" açıdan... Hem de "kategorik" olarak bunu söylemek mantıklı olmaz.
Pratik açıdan: Mesela Meclis'in; hem 301'i, hem cemevi talebini ve hem de türbanı çözüme kavuşturmak üzere "bir anda" harekete geçmesi kolay değil.
Kategorik açıdan: Sayılan sorunlar birbirinden farklı alanlarda yer alıyor. Yaklaştığı söylenen ekonomik krize başka türlü tedbir alırsınız... Alevilerin cemevi talebine başka türlü...
Dolayısıyla yazının başına aldığım "itirazı" ben makul bulmuyorum.
Ama... Bir de olayın başka yönü var: O da AKP'nin ve Hükümetin "genel çizgisi."
"Genel çizgi" nedir? "Hedef" nedir? "Amaç" nedir? Başka türlü ifade edersek:
"Vizyonumuz" nedir?
Soruyu bu biçimde formüle ettiğimizde... Yukarıda eleştirdiğimiz "itirazları" da bünyesine toparlayıp çözüme götürecek bir vizyon var aslında:
Avrupa Birliği!
Türkiye ile AB ilişkilerini konu edinen ve Radikal gazetesi ile birlikte ayda bir dağıtılan Kriter dergisinde, Mehmet Ali Birand'ın, Dışişleri Bakanı Ali Babacan ile yaptığı önemli bir söyleşi yer aldı. (4 Şubat)
İşte Babacan'ın bazı sözleri:
* (Gayrimüslimlerle ilgili) "Vakıflar" yasası hazır... 301 rayına girdi...
* Geçtiğimiz eylülden beri AB ile 229 toplantı yaptık.
* Sadece Brüksel'e 5 ayda 17 heyet gönderildi.
* Bakan ve Başbakan seviyesinde AB'ye 40'ın üzerinde ziyaret yapıldı.
* AB ile bazı fasılları açamıyoruz. Çünkü siyasi engeller var. Mesela Yunanistan, Akdeniz'deki petrol meseleleri nedeniyle "enerji" faslının açılmasını bloke ediyor.
* "Ekonomi ve Parasal Politikalar" faslını ise Fransa baltalıyor. Çünkü bu faslın Türkiye'yi tam üyeliğe götüreceğini söylüyorlar.
* Öte yandan... Evet, Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, Türkiye'nin tam üyeliğine karşı ama süreci durdurmak gibi bir niyeti olmadığını da açıkça söyledi.
Dışişleri Bakanı Ali Babacan bu ve benzeri sözlerini şu cümle ile özetliyor: "AB açısından 2008 bambaşka bir yıl olacak... Şaşıracaksınız!"
Hatırlayalım: Benzeri bir iddiayı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de ifade etmiş ve "2008 Avrupa yılı olacak" demişti.
Bunlar çok güzel sözler.
Niye? Çünkü Türkiye'nin demokratikleşmeden ekonomiye, özgürlüklerden şeffaflığa, her bakımdan ilerlemesi ancak AB vizyonunun sürmesiyle mümkün.
Ama ne yazık ki biz vatandaşlar olarak bu hevesi göremiyoruz. Tersine, AKP ve hükümet, AB pusulasını elinden bırakmış izlenimini uyandırıyor.
Halbuki: Özellikle AKP ve hükümet... Türban sorununu "tekil" düzeyde değil de... AB vizyonu çerçevesinde ele alsaydı... Ne yukarıdaki türde "itirazlar" olurdu... Ne de, mesela TÜSİAD gibi bazı etkili odaklar, böylesine büyük tepki gösterirdi.
Şimdi, "Bunların tek derdi türban" havası var. Halbuki AB bağlamında "aynı" olay, "özgürlüklerin geliştirilmesi" olurdu!
İşte AB vizyonu bu nedenle 'de' önemli.