kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 6 Şubat 2008, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ERGUN BABAHAN

Siyasetin dili ve şiddet

Sivas'ta insanları diri diri yakan, Malatya'da işkence yaparak öldüren, Almanya'da Türkleri evleriyle kundaklayan zihniyet aynı kaynaktan besleniyor.
Siyasetin dilinin toplum içindeki belirli bir kısım insanı doğrudan hedef almasından.
Sizin siyasetçiniz misyonerliği boy hedefi yaparsa, provokasyona uygun bir ortam doğuyor.
Bir takım karanlık güçler harekete geçip şiddete meraklı gençleri hunharca cinayete teşvik edebiliyor.
Avrupa'nın siyasetçisi Müslümanı düşman ve tehdit göstermeye başladığında, Avrupa'nın en büyük Müslüman topluluğu doğrudan hedef haline gelebiliyor.
Almanya'daki yangının kundaklama olduğu yüzde yüz kesin değil.
Ancak görgü tanıklarının ifadeleri, Alman basınının yorumları kundaklama ihtimalinin yüksek olduğunu gösteriyor.

Dileriz, yanlış çıkar ve olayın bir kazadan ibaret olduğu anlaşılır.
Kundaklama olsa bile, bu Türk ve Alman toplumları arasında düşmanlığa varacak bir anlayışla ele alınmamalıdır.
Her ülkenin içinde hastalıklı ruhlar ve onları kullanan bir takım odaklar bulunabilir.
Yine de bu olay, Avrupalı siyasetçinin de "öteki"leştirdiği Müslümanlara ve özellikle Türklere yönelik değerlendirmelerinde yeni bir üslup bulmaları gerektiğini ortaya koyuyor.
Türkiye'yi ve Türkleri tamamen kendi değerleri dışında gösteren, hedef haline getirmekten çekinmeyen siyasetçiler, olayların bu noktaya gelmesinde sorumluluk sahibidir.
Dünyanın hızla değiştiği, sınırların belirsiz hale geldiği bir ortamda insanların korkuları artıyor.

Korku, savunma mekanizmasına dönüşüp kendinden farklı olduğuna inandığını imha noktasına varabiliyor.
Siyasetin dilinin bu nedenle sadece uluslararası ilişkilerde değil, ülkelerin kendi içlerinde de üslubuna dikkat etmesi önem taşıyor.
Türkiye de hızlı bir değişim, dönüşüm sürecinden geçiyor.
Bu değişim, kurulu düzenlerinin bozulacağını, hakim durumlarını kaybetmelerine yol açacağına inanan kesimlerde korku ve endişe yaratıyor.

Siyasetçinin bu noktada, bu korkuları tahrik eder bir tutumda değil de, bunları anlayıp yatıştırıcı bir dil kullanması önem taşıyor.
Diline hakim olamayan siyaset, toplumsal yıkıma yol açabiliyor.
Tarih bunun örnekleriyle dolu.