kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 4 Şubat 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ABDURRAHMAN YILDIRIM

Borsa yerdeyse faiz ve döviz neden ayakta?

Büyük resim için tıklayın
İstanbul Borsası en kötü ocak ayını geride bıraktı. 24 yıldan beri İMKB-100 Endeksi ocak aylarında yüzde 23'lük düşüş hiç yaşamadı. 24 yıldan sadece 5'inin ocak ayı düşüşle geçti. Yüzde 23 ise geçmişteki düşüşleri üçe katlayacak düzeyde.
İMKB bu düşüşü ile seçilen borsalar arasında en fazla değer kaybına uğrayan piyasa. Bitişikte yer alan tablodan izlenebileceği gibi, 43 borsa içinde İMKB'ye en yakın düşen borsa yüzde 19 ile Norveç. New York Borsası yüzde 4.6, Nasdaq yüzde 9.8 değer kaybetmiş. Hisse senedi piyasalarına yönelik hazırlanan MSCI Dünya Endeksi de ocakta yüzde 7.71 düşmüş.

- Üç göstergede fark?- İstanbul Borsası neden en çok kaybettiren borsa? Bir barometre özelliği taşıdığına göre borsanın böylesine düşüşü Türkiye ekonomisinin en riskli ekonomi olduğunu mu yansıtır? Eğer bu soruya evet yanıtı verilecekse o zaman ikinci ve hatta üçüncü soruya geçelim. Aynı kötüleşme neden hazine faizlerinde yaşanmadı? Bütün bu süreçte hazine faizleri sadece bir puanlık bantta oynadı. Bir de döviz kuru, hemen hemen yükselişe geçtiği düzeylere geri geldi. Doların yukarı yönlü oynaklığı yüzde 8'e çıkmasına karşın kurların düzeyi ve seyri Türkiye ekonomisinin çok riskli olduğu izlenimi vermiyor.

- Neden borsalar?- Bu iki ana göstergeye rağmen borsanın bu tepkisini yatırımcı yapısına, dünyada da dalgalanmanın borsalar üzerinden yürümesine ve büyümenin hız kesecek olmasına, hatta ABD'de resesyon beklentilere bağlayabiliriz. Düşen büyüme, düşen ciro ve kâr yoluyla temettü ve hisse senedi fiyatlarına yansıyor. Küreselleşmenin etkisiyle bütün piyasalar zincirin içinde yerine alıyor.

- İMKB'de yabancı faktörü- İstanbul Borsası'nın neden çok etkilendiğine gelince, bu piyasa yüzde 72 oranı ile yabancı yatırımcısı en yüksek olan piyasalardan biri. Yabancılar da gelişmekte olan ülkelerden ve özellikle kârlı ve likit olan piyasalardan ocak ayında çıkmak istedi. Yüzde 72'lik grubun içinde satışa niyetli olan çok ama karşılarında güçlü bir yerli alıcı kitlesi yok. Geçmişten yerlilerin deneyimi de fazla. Üstelik küresel piyasaları sıkı bir şekilde izliyorlar. Yabancılarla aynı paralelde pozisyon alıyorlar. Bu durumda da fiyatlar zorunlu olarak aşağı geliyor. Yabancı ancak bulabilirse bir başka yabancıya satıyor. Bu nedenle yabancı payı geçen yıl sonunda yüzde 72.37'den ocak sonunda ancak yüzde 71.89'a indi.

- Faizde yerli etki- Halbuki faiz piyasasının yapısı daha farklı. Yabancıların ağırlığı o kadar fazla değil. Banka dışı kesimin elindeki hazine kağıtlarının yaklaşık üçte biri yabancıların elinde. Üçte ikisi de yerlilerin sahipliğinde bulunuyor. Bankaların portföyünde ağırlıklı biçimde hazine kağıtlarının yer alması ve bunlardan bazılarının piyasa yapıcı olması, kaleyi savunmalarına yol açıyor. Yabancı satışa geçerse karşısında alıcı yerliyi bulabiliyor. Bu nedenle bono piyasası hisse senedi piyasasına göre daha likit durumda. Nitekim ödemeler dengesinden yabancıların asıl satıp çıktıkları piyasanın bono piyasası olduğu görülüyor.

- Yüksek faizin etkisi- Bono piyasasının küresel piyasaların sarsılmasından darbe almamasında Türkiye'nin en yüksek faizi vermesi elbette etkili bir rol oynuyor. Türkiye aynı zamanda 2001 krizi sonrasında milli gelirini hızla artırdığı için kamu borçlarının GSMH'ya oranını yarı yarıya düşürdü ve yüzde 40'a indirdi. Ortalama vadeyi de 9.6 aydan 36 aya çıkartarak borçların sürdürülebilirliğini artırdı. Yani geri ödeme riskini azalttı. Bono piyasası hem sahipli, hem getirisi yüksek hem de riski göreceli olarak daha az. Cazibesi burada. Geçen hafta da Merkez Bankası faiz indirim sürecinin sonuna yaklaştığını ve ancak olumlu veriler gelirse sınırlı bir indirime gidebileceği mesajını verdi.

- Kendi içinde ayrışma- Hisse senedi piyasasından yabancılar doğru dürüst çıkamayınca, bono tarafında çıkışlar sınırlı kalınca ve faiz düşüşlerinin sonuna gelindiğinin işareti de verilince, lira güçlü kalmaya devam ediyor. Döviz likiditesinin şimdilik bol olması da bu piyasadaki volatiliteyi azaltıyor. Türkiye küresel piyasalar zincirinin içinde hareket ediyor, bu anlamda dünyadan kopamıyor ama kendi iç piyasalarında en azından şimdiye kadar önemli bir ayrışma meydana gelmiş. Bu da ekonominin küresel dalgalanmadan etkilenmesini çok sınırlamış.

- Sonuç- "Biberin en küçüğü, en acı olanıdır." Malezya Atasözü