kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 2 Şubat 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Bulent Ersoy, Armağan Uzun'dan boşanmak için dava açtı.

Aşk, tasma ve Diva...

Sami TOSUN
26.01.2008
Kendinizi evcil bir hayvan gibi hissettiğiniz oldu mu hiç? 'Köpek gibi' sevdiniz mi? Aşkınızdan tasma taktınız mı? Bunlarla ilgisi yok ama Bülent Ersoy'un yeniden boşanmasının arkasındaki sır perdesi nedir?..
Efendim, dünya çok değişik bir yere doğru gidiyor. Artık ben nereye gittiğini anlama çabasına son verdim kendi adıma. Son olarak, İngiltere'de kız arkadaşının boynuna tasma takıp, beraberce vampir kılığında sokakta dolaşan bir adamın haberi çıktı. Bu tuhaf çift, kendilerini otobüse almak istemeyen bir İETT (İngiltere Elektrik Troleybüs Tren işletmeleri) şoförüne dava açmış; meğerse kızcağız erkek arkadaşını köpek gibi sevdiğini göstermek için sokakta boynunda tasmayla dolaşıyormuş. İşte sembolizmin doruklarına tırmanan bir dünya sakini!.. Yahu arkadaş, hadi adam manyak, taktı tasmayı boynuna, sen de biraz safsın, bir aşk belirtisi olarak dolanıyorsun öyle, yahu bu kızın anası babası yok mudur? Bir akıl vereni bulunmaz mı? En azından belediye el koysaydı... Hani tamam, bizim memleket giderek tuhaflaşıyor da, yokluktan; elin İngilizine ne diyeceksiniz? Köpek gibi seviyormuş! Köpeğin nasıl sevdiği hakkında bir fikrimiz mi var sanki?! Olsa olsa şartlı refleks gibi bir durum söz konusu ki, ben de Pavlov'un yalancısıyım. Yetmiyor, kızcağız, "Ben kendimi evcil bir hayvan olarak görüyorum. Böyle mutluyum," diye açıklamalar yapıyor... Şimdi tabii elin İngilizinde tasmalanma şeklinde tezahür eden bu 'aşk' hali, bizim memlekette bir 'yelken açma' biçimi alıyor. Aslında üç tarafı denizlerle çevrili bir memlekette yaşamamıza rağmen, malumunuz, denizcilik pek az gelişmiş vaziyette, başbakanımızın çabalarına rağmen. Bizde denizcilik tabirleri daha ziyade bu aşk-meşk işlerine fayda sağlıyor; herkes yeni bir aşka yelken açıyor, yeni limanlara yanaşıyor, öyle şehir hatları gibi geçiyor hayat.

TİTANİK BATTI!

Nedense, Bülent Ersoy'dan söz açıldığında da, benim aklıma hep Titanik gelir. Biz son dönemde Bülent Hanım'ın aşk hayatının müptelası olduk ya, öyle paparazzilerin çektiği ve yuvarlak görüntülere bakıp duruyoruz ama işin arkasında kopan fırtınaları, iskele alabandadan bodoslama alınan buzdağı darbelerini fark edemiyoruz. Buyurun, işte son izdivacı Armağan Bey yine ekranlarda bir hanımla yuvarlak içine alındı, Diva'nın her gün mercimek çorbası içilemeyeceği tezini bir kez daha doğruladı ve Bülent Hanım'ın 'onörü' de bir yere kadar bu durumu kaldırabileceği için, 'taze gelin' hali bile nihayetlenmeden Titanik battı.

DİVADAN ÜRKÜYORUZ
Şimdi tasma tartışmasını falan bir kenara bırakırsak, ortada 'köpek gibi sevme' türünden bir doğa olayından ziyade, finansal bir vaka olduğu kesindi. Yani, ayıptır söylemesi, Bülent Hanım'ın izdivaçları, genel olarak damat beylerin aile efradının da seferber olduğu heyecanlı bir borsa seansı gibi geçiyor. Diva'yı tahtırevanla taşımaya kadar varabilecek ve fakat yerçekimi kanunları nedeniyle koluna girme, bastonluk yapma biçiminde tezahür eden bir 'yatırıma ihtimam' hali. El birliğiyle hisse senedinin değerini yükseltelim, işlem hacmi artsın, birleşik endeks tavan yapsın heyecanı... Ne var ki, ortada esasen yatırımın teslim edildiği genç 'broker'lar olduğu için, nefislerine yenik düşerek başka hisse senetleri üzerinden havai maceralara yelken açmaları kaçınılmaz oluyor ve nihayetinde borsa çöküyor, Titanik batıyor. İronik bir biçimde yatlarda yapılan, özenle seçilmiş pembe elbiseler, kafaya takılan beyaz güller ve kınalar eşliğinde düzenlenen merasimler de güme gidiyor... Aslında üzücü bir durum... Peki bütün bunlar neden oluyor? Bülent Hanım ürkütüyor. Evet efendim, tam teşhis bu, ürkütüyor. Açın Facebook'u bakın, 'Bülent Ersoy'dan korkanlar' diye bir grup var, üye sayısı 20 bini aşmış vaziyette. Buradan, çok sevdiğim Diva'ya, hafif tırsar vaziyette, sesleniyorum: Lütfen halkı ve eşlerinizi ürkütmeyiniz. Aslında biz size daha yakın olmak istiyoruz...