kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 25 Ocak 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ERGUN BABAHAN

"Türban" yasağı kaos ve demokrasi

Türkiye kaosu andıran bir ortamdan geçiyor.
Kaosu andıran bir ortam, diyoruz çünkü herkes farklı şeyler söylüyor, değişik duruşları olan insanlar aynı çizgide buluşuyor, farklılıkları olanlar bir araya geliyor.
Kaos ortamı iyidir, çünkü demokrasinin sağlıklı işlediğini gösterir.
Evet, Türkiye'de topluma rağmen oluşturulan kuralların zamanının dolduğu bir dönemden geçiyoruz.
Her kural, her yasak tartışmaya açılıyor.
Buna genç kızların üniversitede türban veya başörtüsü ile eğitim hakkına sahip olmasını engelleyen Anayasa Mahkemesi kararı da dahil.
İktidar, MHP ile işbirliğine giderek bu yasak hükmünü anayasa değişikliğiyle aşmaya çalışıyor.
Giyim-kuşamla ilgili bir düzenlemenin anayasa hükmüne girmesinin sakıncalarına dikkat çeken çok fazla ama mevcut mahkeme içtihadını aşacak başka bir yol görülemiyor.
Ancak kimi hukukçuların görüşü, böyle bir düzenlemenin bile yetmeyeceği yolunda.
Çünkü onlara göre anayasanın "Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir" diyen 2. maddesi değişmediği sürece 10 ve 42'nci maddelerde değişiklik yapılamaz.
Bu maddeyi değiştirmek ise mümkün değil, çünkü bu madde "değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek" katı bir hüküm içeriyor.
Ama o zaman da 1980'li yıllarda verilmiş bir hükmün hiçbir koşul altında değişemeyeceği gibi tuhaf bir sonuca varmış oluyoruz ki, toplumsal hayatı düzenleyen kuralların değişen koşullara uyması anlayışına tamam ters bir durum bu.
Eğer Anayasa Mahkemesi yapılan düzenlemeyi değerlendirmeyi yetkisi içinde görmezse ki, bu çok sürpriz olmaz, çünkü Yüce Mahkeme anayasa değişikliklerini sadece usul açısından ele alabiliyor.
Ama CHP'nin olası bir itirazı farklı bir değerlendirmeye yol açmasına neden olabilir, tıpkı 367 kararında olduğu gibi.
Yine de yasağın önündeki tek engel sadece bu değil anlaşılan.
Çünkü AİHM Başkanı Costa da kendi duruşlarının altını çizme ihtiyacı hissediyor ve "Leyla Şahin kararının bir içtihat oluşturduğu doğrudur. Bu kararın, mahkemenin Büyük Dairesi'nde 16'ya karşı 1 oyla kabul edildiğini hatırlatmak isterim. Mahkemede içtihat değişikliği mümkün ama çok nadir bir durumdur" diyor.
Burada mahkemenin yasağın sürmesi yönündeki tavrından çok, yapılacak düzenlemenin toplumsal hayatı genelde nasıl etkileyeceğine, Türkiye'nin gidişatına ilişkin kaygılara bakacağını anlıyoruz.
Düzenlemenin içeriğine çok dikkat etmek gerekiyor, çünkü sonuçta Türkiye, AB ile ilişkilerinde kırılmayla sonuçlanabilecek bir noktaya bile gelebilir.