kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 24 Ocak 2008, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

TÜSİAD YİK Başkanı Koç: Kutuplaşmalardan uzak durulmalı

Yeni Haber
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Mustafa Koç, 2001 yılının dünya şartlarına göre tasarlanmış olan uyum programı ile sağlanabilecek iyileşmenin sınırına gelindiğini belirterek, ''Dikkatleri dağıtacak, toplum içinde kutuplaşmalar, gerginlikler yaratacak siyasi tavırlardan uzak durmak şart'' dedi.

TÜSİAD'ın 38. Olağan Genel Kurulunda konuşan Koç, 2007 yılının çifte seçim ortamının yarattığı gerginlik ve ekonomideki kırılganlığa karşın korkulan ölçüde hasar alınmadan atlatıldığını, 2008'deki gündem maddelerinin ise ekonomi, anayasa, AB ile ilişkiler ve bölgedeki gelişmeler olacağını kaydetti.

Küresel konjonktürdeki gelişmelerin, rahat bir 2008 geçirilemeyeceğini gösterdiğine işaret eden Koç, son günlerde piyasalarda yaşanan çalkantılara değinirken, gelişmekte olan ülkelerin ihracat ve yabancı sermayeyi çekme rekabetinin her geçen gün sertleştiğini, böyle bir ortamda Türkiye'nin de küresel fonlara erişiminde, yabancı sermayeyi çekmesinde sıkıntılar yaşayabileceğini ve yüksek büyümenin maliyetinin geçmiş yıllara oranla çok artabileceğini aktardı.

Koç, ekonominin kendi iç dinamiklerinin de 2008 için uyarı işaretleri verdiğine dikkat çekerek, hızlı büyüme düşük enflasyon dengesini korumakta güçlük çekildiğinin 2007 yılında ortaya çıktığını, 2007 yılı için öngörülmüş olan yüzde 5 büyüme hızının da altında kalınacağının tahmin edildiğini dile getirdi.

Koç, ''Açıktır ki, 2001 yılının dünya şartlarına göre tasarlanmış olan uyum programı ile sağlayabileceğimiz iyileşmenin sınırına gelmiş
durumdayız. İçerden ve dışardan gelen bu baskıları aşabilmemiz için ekonomimizi uzun vadeli bir perspektifle yeniden yapılandırmamız şart.
Bunu sağlayabilmek için, geleceğin dünyasını iyi analiz eden, daha fazla katma değer üreten, dış talep ve kaynaklardan daha fazla pay almamızı
sağlayacak, göreceli üstünlüklerimizi iyi kullanan, yeni bir strateji ve uygulama programı yapmak zorundayız. Kısacası Türkiye ekonomisine yeni bir ruh ve yeni bir ivme kazandırmalıyız'' diye konuştu.

''YENİ ANAYASA, YENİ ENDİŞELERİN KAYNAĞI OLMAMALI''

Verilerin, bugün böyle bir hamle yapılmadığında yarışta ciddi biçimde geri kalınacağını gösterdiğini belirten Koç, şöyle konuştu:''Her şeyden önce ekonomiyi gündemin en üst sırasına, toplumun hayatının odağına yerleştirmek gerekiyor. Farklı toplumsal kesimler arasında bir uzlaşma sağlamak gerekiyor. Liderlik ve iletişimle tüm toplumu seferber etmek gerekiyor. Bütün bunlar ancak huzurlu bir siyasal ortam içinde gerçekleştirilebilecek şeyler. Dikkatleri dağıtacak, toplum içinde kutuplaşmalar, gerginlikler yaratacak siyasi tavırlardan uzak durmak şart. Yasama ve yürütmede toplumsal mutabakat sağlanmasına özen gösterilmesi huzur ortamının tesisi için hayati önem taşıyor.''

2008 yılı içinde anayasa tartışmalarının böyle bir risk barındırdığını söyleyen Koç, sağlıklı tartışmalar sonunda çağdaş bir anayasaya kavuşmanın Türkiye'nin atılımı için bir zemin oluşturabileceğini, ancak bunun için yeni anayasayı toplumsal huzurun sağlanmasının bir platformu haline getirmek gerektiğini kaydetti.

Mustafa Koç, ''Yeni anayasa asla yeni endişelerin kaynağı olmamalıdır! Eğer laik, demokratik cumhuriyetimizi, temel ilkelerini koruyarak daha
ileri götürme amacıyla bu değişikliği yapıyorsak, yeni anayasanın ruhu her yönüyle Türkiye'nin çağdaş batı toplumları yönündeki ilerlemesini
yansıtır durumda olmalıdır'' görüşünü aktardı.

''AB SÜRECİ UZAK BİR HEDEF DEĞİL, BUGÜNE İLİŞKİN BİR DİNAMİK''

Mustafa Koç, Türkiye'nin önünde çözüm bekleyen sorunların birbirlerinin içine geçmiş olduklarına işaret ederek, ''Bu yüzden aynı anahtarla birden fazla kilidi açmak mümkündür. Türkiye'nin AB'ye tam üyelik süreci bu anahtarların belki de en önemlisidir'' dedi.Burada tam üyelikten değil, tam üyeliğe giden yoldan söz ettiğini vurgulayan Koç, mali disiplin, yatırım ortamı, kayıt dışı ekonominin önlenip verginin yaygınlaştırılması, Ar-Ge, bilgi teknolojileri, çevre, demokrasi, yargı reformu, eğitim reformu gibi başlıkların her birinin ekonominin yapısal dönüşümü ve toplumun çağdaşlaşması için gerekli reform konuları olduğu gibi AB tam üyelik sürecinin de başlıca uyum alanları olduğunu dile getirdi.Koç, ''Bu yüzden AB sürecinden söz ederken gelecekte işimize yarayacak bir uzak hedeften değil, her gün adım adım hayatımızı değiştirme kapasitesi olan bugüne ilişkin bir dinamikten söz ediyoruz'' dedi.

AB'ye yeni üye olan ülkelerdeki gelişmeler bakıldığında hedefin doğru seçildiğinin teyit edileceğini kaydeden Koç, ekonomide istikrarın
sağlanmasında AB çıpasının öneminden bahsetmelerinin nedeninin bu olduğunu söyledi.Sürecin sadece ekonomik değil aynı zamanda sosyal bir konu olduğunun altını çizen Koç, zaman zaman bazı kesimlerde nükseden ''AB'ye alternatif arama'' çabalarının, meseleyi derinlemesine kavramamaktan kaynaklandığını düşündüklerini aktardı.

''TÜRKİYE- ABD İLİŞKİLERİ, TÜRKİYE- AB İLİŞKİLERİ İÇİN DE ÖNEMLİ''

Mustafa Koç, Türkiye'nin Balkanlar, Karadeniz ülkeleri, Orta Doğu ve Kafkaslar, Orta Asya, Hindistan ve Çin ile ilişkilerinin de büyük önem
taşıdığını, ancak bu ülkelerin salt ekonomik açıdan bakıldığında bile AB'ye alternatif değil, tamamlayıcı olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:
''Bu bölgelerde güçlü bir Türkiye Avrupa'da daha fazla çekim gücüne sahip olacaktır. Avrupa ile ilişkileri gelişmiş bir Türkiye ise, bu
bölgelerde daha güçlü olacaktır. Ancak toplumsal gelişme bakımından Türkiye'nin bu bölgelerden alabileceği hemen hemen hiçbir şey yok
gibidir. Aksine buralardaki ilişkilerinde Türkiye, muhataplarına katkıda bulunma noktasındadır. Öyleyse, gözümüzü dikmemiz gereken yön batıdır, Avrupa Birliğidir.''

''Avrupa bizi istemiyor'' görüşündekilerin toptancı bir tutum takınarak hata yaptıklarını, Türkiye'nin AB üyeliğini destekleyen pek çok ülkenin
de bulunduğunu dile getiren Koç, ''Bizim hukuki kazanımlarımıza asılmamız, bizi destekleyenlerin bu hukuk platformunu güçlendirmesini
sağlamamız lazım'' dedi.Koç, Türkiye'nin AB üyeliğine mesafeli yaklaşan Almanya ve Fransa'nın, geçmişe oranla, ABD ile çok daha sıkı ilişkiler içine girmiş bulunduğunu ve ABD'nin bu bağlamda bu iki ülkenin liderleri üzerindeki en önemli etkileyici güç olduğunu kaydederek, ''Türkiye'nin ABD ile olan ilişkilerinin doğru zemine oturtulmasının yalnız Orta Doğu ve Kafkaslar'da değil, Türkiye-AB ilişkilerinde de çok önemi olduğunu
görüyoruz'' diye konuştu.

''ZORLU DÖNEMİ AB SÜRECİNE ASILARAK, EKONOMİK YAPISAL DÖNÜŞÜMLE AŞARIZ''

Türk halkının, yaşamak istediği hayat açısından bakıldığında bilinçaltında AB üyeliğini istediğinin anlaşılacağını söyleyen Koç, bugün yaşananın aslında bir güvensizlik ve küskünlük olduğunu, bunun da siyasal liderlik ve etkili bir iç iletişimle aşılabileceğini belirtti. Mustafa Koç, şunları kaydetti:

''Önümüzde gerçekten zorlu bir dönem var ve bu dönemi ancak AB sürecine kuvvetle asılarak, ekonomimizi yapısal olarak dönüştürerek aşabiliriz. Bunun için dünyadaki gelişmeleri ve rekabet koşullarını dikkate alan bir vizyon ve strateji ile, somut ve ayrıntılı bir takvime bağlı, ülkenin
ufkunu açan, toplumun mutabakatını sağlamış yeni bir ekonomik programa ihtiyacımız var. Türkiye dar gündemli ve kutuplaştırıcı siyasetler yüzünden geçmişte çok zaman kaybetti. Buna artık müsaade etmemek lazım. Gün birlik olma günüdür.Ülkemiz ancak bu birlikteliği sağlayacak kararlılığı gösterirse, halkına hak ettiği refahı sağlayan, küresel rekabet gücü yüksek, uluslararası siyasi ilişkilerde güçlü bir ülke olabilecektir.'

AA