kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 18 Ocak 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
HINCAL ULUÇ
Hıncal'ın Yeri

Mesele eğitim değil.. Değil.. Değil!..

Ben çocukken ilkokul mezunu olmayı geçin, okuma yazmayı bilmek bile önemliydi. Köylerde değil, kasabalarda lise mezunluğu, iş bulmakta, kız istemekte öne geçerdi. Çünkü lisesi olan kasaba parmakla gösterilirdi. Oğlunu, hele de kızını lise okusun diye kasaba dışına gönderen aileler de öyle..
Kilis Müftüsü dedem Muharrem Efendi'nin başını hayat boyu örtmeyen kızı Galiye'yi İstanbul'a, Erenköy Kız Lisesi'ne yollaması, ona klasik keman dersi aldırması havalide efsane olmuştu öylesi..
Bugün o Kilis'te üniversite var. Ama üniversite mezunu olmanın kıymeti harbiyesi kalmadı. İş de vermiyorlar, kız da, diplomaya.. Bir askerde biraz işe yarıyor o..
Sorum şu.. Okuma yazma bilen birini bulup gurbetten gelen mektubu (O da bir başkasına yazdırılmıştır muhtemelen) okutma sorunu yaşandığı günlerden, elini sallasan ellisinin üniversite mezunu olduğu günümüze, toplumsal sorunlarımızda bir değişiklik oldu mu?.
Hatta o eğitimsiz günlerde insanlar daha mı saygılıydı kurallara, çevrelerine, başka insanlara?. Benim yaşımda olanlar iyi düşünsün.. Hani, önüne gelen "Her şeyin başı eğitim" der durur ya.. Bu ülkede yanlış ne varsa sebebi eğitimsizliktir ya.. Hani tüm sorunlar, eğitim işi tamamlanınca şıpın işi çözülecektir ya.. Sabah işe gitmek için evden çıkarken, apartmanın merdivenlerinde bir kez daha köpek pisliğine bastım. Tam merdivenin orda..
Alkent bu ülkenin eğitim düzeyi en yüksek sitesi. Okumamış, üniversite okumamış ferdi vahit yok desem yeridir.
Site yönetimi 20 yıldır bu köpek pisliği ile savaşır. Her köşe başına naylon torbalar koydular. Fırçalar astılar ki, köpeğini gezdiren pisliği ayak altında bırakmasın. Yazılan yazıların haddi hesabı yok..
Sonuç.. Ben iki günde bir mide bulantıları içinde girip çıkıyorum eve..
Dünyanın en çok köpeğinin sokaklarda gezdirildiği, dünyanın en kozmopolit, en geri kalmış insanlarının yaşadığı New York sokaklarında köpek pisliğine rastlamazsınız oysa.. Ordaki Porto Ricolu, Kübalı, Çinli, Vietnamlı, Koreli, bilmem nereli, İngilizceyi bile doğru dürüst konuşamayan milyonla insan, Alkent sakinlerinden daha eğitimli ondan mı?.
Hayır. New York'ta, arkanda köpek pisliği bırakmanın cezası 800 dolar da ondan, Sevgili Müdürüm Celalettin Cerrah.. Ve bu ceza mutlak, ama mutlak kesilir. Köpeğini sokağa çıkaran New Yorklu, çantasında bu yüzden naylon poşet ve minik fırça taşır ki canına okunmasın..
Niye Cerrah dedim..
Gene bir yanıt geldi, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nden.. Ben anlatmaya uğraşıyorum ki, İstanbul halkında trafik suçundan yakalanma, ceza yeme korkusu yok. Bu yüzden bu kadar pervasız oluyorlar.. Onlar yanıt veriyor ki, "Eğitim.."
Yani.. "Ölme eşeğim ölme"nin ötesine atıyorlar çözümü, kendilerini temize çıkarıp..
Ben bilimsel konuşuyor, Algılanan Yakalanma Riski diye bir kat sayıyı, bu sayının kentimizde sıfıra yakın olduğunu anlatıyor, bu yüzden "Almancı, Almanya'daki titizliğini İstanbul'da göstermiyor" diyorum.. Onlar Milliyet'in haberiyle yanıt veriyorlar.
Efendim Amerika'da en çok trafik suçunu Türkler işliyormuş. Yani, bizde suç işlemek genetik. Türk demek, potansiyel suçlu demek..
Bu nasıl yanıt, Sayın Müdürüm, bu nasıl yanıt?.
"Adana-Edirne arasındaki mesafe, aşağı yukarı, Edirne-Münih arasındaki mesafeye eşittir. Yapılan istatistiksel araştırmalar ayni TIR şöförünün, birbirine eşit bu iki mesafenin Türkiye içinde kalan bölümünde 42, Avrupa bölümünde 8 ihlal yaptığını göstermektedir. Bu şöför, Kapıkule'den çıkarken diploma almaktadır?."
Bu sözler bana ait değil. O zaman katıldığım bir trafik seminerinde, ilk defa karşılaştığım Algılanan Yakalanma Riski ifadesini açıklamak için kullanılan örnekti. Örneği veren de bu ülkenin yetiştirdiği en önde gelen trafik uzmanlarından, İstanbul Trafik Müdürlüğü ve Emniyet Genel Müdürlüğü Trafikten Sorumlu Yardımcılığı yapmış, çok değerli bir polis şefi, Şevket Ayaz'dı.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü benim ne demek istediğimi anlamamakta ısrarlı.
Anlatabileceklerim, onların anlayacakları kadar, ne yapayım.. O zaman da bu İstanbul böyle pervasız sürücülere teslim olmuş, perişan haline devam edecek.
Herkes kendi başının çaresine baksın, vatandaşlar.. Benim polisim, halkın eğitileceği günü bekliyor.. Çıkmaz ayın son çarşambasını yani..