kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 14 Ocak 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Gülse Birsel: "En çok Avrupa Yakası'ndaki arkadaşlarıma gülüyorum."

Kendimi hala oyuncu adayı gibi görüyorum

Avrupa Yakası'nın Aslı'sı, Gazeteci-Yazar Gülse Birsel, Bazaar Dergisi'ne verdiği röportajda, 'Kendi gözümde daha bir oyuncu adayıyım. Ama kararlıyım, bir gün iyi bir oyuncu olacağım' dedi. Birsel, bir ekran klasiği haline gelen dizisiyle ilgili de sürpriz açıklamalar yaptı.....
Avrupa Yakası'nın senaristi ve oyuncusu, Gazeteci-Yazar Gülse Birsel, 'Bazaar Dergisi'ne verdiği röportajda diziyle ve özel hayatıyla ilgili çok özel açıklamalar yaptı. Her çarşamba ekranda kahkaha fırtınası estiren Avrupa Yakası'nın Aslı'sı Gülse Birsel, "Kendi gözümde, daha ne olup bittiğini anlamaya çalışan bir oyuncu adayıyım... Ama kararlıyım, bir gün iyi oyuncu olacağım. Seviyorum oyunculuğu kardeşim!" diyor.

HIRSLI DEĞİLİM, AZİMLİYİM
* Başarınızın ne kadarı doğal yeteneğinize, ne kadarı hırsınıza, ne kadarı çalışmanıza bağlı?
Üçünden herhangi birisi eksik olsaydı, işim çok zor olurdu. Bu arada hırs kelimesi bizde biraz yanlış kullanılıyor. Bazen dayanıklılık, devam gücü, başarı arzusu gibi de kullanıyoruz. Oysa hırsın içinde negatif bir anlam var. Kendini yiyip bitirmek, başkalarını ezip geçmek, bir hedef Hırs değil, azim demek daha doğru... Azim pozitiftir. İnsanı çok çalıştırır. Üretken ve sabırlı yapar.

* Avrupa Yakası dönem dönem kendi içinde yıldızlar yarattı. Sizce dizinin başarısının ne kadarı yıldızlaşan karakterler sayesinde oldu?
Şu kadarı, bu kadarı, ne kadarı sorularını bence ekip işini bilmeyen insanlara sormak lazım. Bir tiyatro oyunu, bir film, bir dizi birçok şeyin biraraya gelmesinden oluşur. Bir komedide hikaye de önemlidir, unutulmaz karakterler de, diyaloglar da, hatta dekor ve kostüm de... Ama ben orijinal karakter yaratma konusunu seviyorum ve galiba bu konuda iyiyim. Karakter bazen etrafta çok gördüğümüz; ne bileyim, Selin, Makbule gibi bilinen bir tip olsa bile, ona arzularıyla, kompleksleriyle, zaaflarıyla bir derinlik vermeyi seviyorum. Şahika gibi, Burhan Altıntop gibi... İyi yazılmış detaylı, derinlikli karakterler, iyi oyuncular tarafından canlandırılınca tadından yenmiyor.

* Avrupa Yakası nasıl bir formülle ortaya çıktı? İlk aşamada kafanızda olan ne idi?
Bir aile komedisi yazmak istedim. Çocukluğumuzda hep birlikte seyrettiğimiz, güldüğümüz komediler gibi... Bir yandan yıllardır dergi ofislerinde rastladığım durum ve insanları da anlatmak istedim. Sütçüoğlu Ailesi ve Avrupa Yakası Dergisi bunların içindeki karakterlerle çıktı. Aslında bu ikisi, iki ayrı sit-com olabilirdi. Ama şartlar yüzünden 25 dakika yapamayacaktık bu işi... 55 dakika ile başladık. Onun için Aslı'yı bağlantı olarak kullanıp bir yerde iki ayrı sitcom'u birbirine bağladım. Sonra yavaştan muhallebici de kendi dünyasını yarattı. Volkan, Selin ve Şesu karakterleri gittikten sonra evde Sacit ile Makbule'nin gelişi, Burhan'ın ofis karakteri ve komşudan öte bir akraba olarak evde ağırlık kazanmasıyla aile sit-com'u zenginleşerek devam etti. Kapıcı dairesi de yan bir tema olarak eklendi.

OYUNCULUĞU SEVİYORUM
* Yazı yazmak mı kuvvetli tarafınız, yoksa oyunculuk mu?
Tabii ki yazmak... Ben 19 yaşımdan beri yazarak para kazanıyorum. Şimdiye kadar yazdıklarımı toplasam, buradan ilk işe başladığım İkitelli'deki eski Sabah binasına yol olur. Onun için elbette yazma konusunda daha iyiyim. Oyunculuğa Avrupa Yakası'yla başladım. Benim için dünyanın en zevkli işi... Kendi gözümde, daha bir oyuncu adayıyım... Bu konuda ayakların yere basması, egoların kırılması, alçakgönüllü olma gerekliliği var... Çok şey öğrendim. Ama kararlıyım, bir gün iyi oyuncu olacağım. Seviyorum oyunculuğu kardeşim! Oyunculuk beni o kadar seviyor mu bilmiyorum ama bence o da bana karşı boş değil...

* Sizi neler güldürüyor?
Ben gülme konusunda müşkülpesent bir insan değilim. En çok da arkadaşlarıma gülüyorum. 'Avrupa Yakası'ndaki herkese çok gülüyorum mesela... Bu yaz hep birlikte, Bodrum'da birkaç gün tatil yaptık. Tekneyle denize açıldık. Her akşamüstü, aynı saatlerde gülme krizi başlıyordu. Birbirimizi 'şahane komik' buluyoruz nedense... Ayrıca, Cem Yılmaz gibi espri anlayışının tartışılması marjinal bir tavır olan insanlara, daha az tanınan; Cenk-Erdem gibi mizahçılara, Yiğit Özgür'e falan da çok gülüyorum. uğruna insani değerlerden vazgeçmek gibi... Bunlar benden o kadar uzak ki anlatamam...