kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 12 Ocak 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
EMRE AKÖZ

Kan kültürü?

Şehit ve gazi aileleri için Habertürk televizyonu tarafından toplanan 86.5 milyon lira, geçen gün Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'a teslim edildi.
Tören sırasında Büyükanıt, çerçeve içine yerleştirilmiş bir Türk bayrağını medya mensuplarına gösterdi ve kısaca öyküsünü anlattı:
Kırşehir'den liseli bir genç grubu göndermişti... "Bizi de askere alın" diye not düşen gençler, bayrağın kırmızı bölümünü kanlarıyla oluşturmuşlardı.
Org. Büyükanıt, bu "armağanı" gazetecilere gösterirken, "Hepsi 18 yaşında ya da altında... Biz böyle bir milletiz " dedi.
Çocukluğumu hatırlıyorum da... Bazı yakın (erkek) arkadaşlar, avuçlarının içini bıçakla keserek kanatırlar ve el ele tutuşarak birbirlerini " kan kardeşi "ilan ederlerdi.
Avuçları yerine, işaret parmaklarının ucunu keserek de aynı şeyi yapanlar olurdu.
Bir insana ya da bir gruba olan bağlılığını... Kanını akıtarak ya da bir organını kesip atarak gösterme... Uzun bir geçmişe dayanır.
Bu geleneğin " kurban " kültürüyle bağlantısı vardır ama çoğu kez ondan da üstün sayılır.
Çünkü kurbanda genellikle başka bir canlının (koyun, deve, horoz, vs.) kanı akıtılır.
Bu olayda ise kişi kendi kanını ya da organını feda ederek, bir bakıma "fanatikliğini" ortaya koyar...
Kimi millet, kimi din, kimi aşiret için yapar bu gösteriyi.
Öte yandan, terör ya da organize suç örgütlerinin elemanları arasında da bu tip kanını dökme, organını kesme törenlerine rastlıyoruz.
Bağlılık ifadesi kadar, özür dileme amacıyla da yapılır bu işler.
Mesela Japon mafyası Yakuza'nın üyeleri, bir hata yaptıklarında, gık demeden, serçe parmaklarının ucunu bıçakla keser. Hatalarla birlikte, kesilen parmak sayısı da artar.
Bu tip kan akıtma olaylarının " eğlence " için de yapıldığı vakidir. Mesela 16'ncı yüzyılda sünnetdüğün şenlikleri sırasında padişahın ve halkın önünde sırtlarına nal çaktıranlar olurdu.
Bildiğim kadarıyla kan kaybından ölenler olduğu için bu tip gösteriler daha sonraları yasaklanmıştır.
Evet, böyle bir gelenek var.
Ama yine de tuhaf!
"Tuhaf" olan şu:
İki gencin, delikanlılığın heyecanı içinde, mesela parmaklarının ucunu iğneyle kanatarak, birbirlerini "kardeş" ilan etmesini hoş görebilir. Hatta olaya gülüp geçebilirsiniz.
Ama Genelkurmay Başkanı'na, "kandamlaları" ile yapılmış bir bayrağın, armağan olarak gönderilmesi...
Onun da bunu iftiharla medyaya göstermesi; hislenmesi, gururlanması...
Mithat Cemal Kuntay'ın " Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır/ Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır " dizelerini okuması...
Bu kadarı fazla değil mi?
Medenileşmenin, uygarlaşmanın bir göstergesi de... Şiddetin ve kanın, toplumsal hayattan mümkün olduğunca uzaklaştırılması, denetim altına alınmasıdır.
Liseli gençlerin, kanlarını akıtarak "armağan" bayrak yapmasını... Gayet makul, hatta övülmesi gereken bir davranış olarak görmek... Medeniyet kavramıyla nasıl bağdaşıyor?
Biri bana bunu anlatsın!
"Gençler yollamış bir kere... Peki, ne yapılmalıydı " derseniz... Bence cevap basit:
Öyle bir armağanı kabul etmezsiniz!
"Hassasiyetinizi anlıyoruz ama... Önce okulunuzu bitirin... Askere gelin... Biz sizi eğitelim... Ondan sonra bir saldırı olursa yurdunuz için kanınızı dökersiniz..." dersiniz; olur biter.
Unutmayalım: Bayrak yapmak için kendi kanlarını dökenler ile Trabzon, İstanbul, Malatya ya da İzmir'de silahsız, korumasız insanların kanını dökenler arasında ideolojik hısımlık var.