kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 6 Ocak 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Pazar SABAH 
AHMET ÖRS

Yerel pazarlar tarihe karışacak

Ege'nin en renkli pazarlarından Tire'deki kira uygulaması, İstanbul'daki Kadınlar Pazarı'nın 'kentsel dönüşüm' için kapatılacak olması, pazar yerlerinin geleceğini tehlikeye soktu.
Size bir soru sormak istiyorum: Hijyenden yana mısınız, yoksa sağlıksız, pis olandan yana mı? "Bu ne biçim soru; tabii ki sağlıklı, temiz olandan yanayız," dediğinizi duyuyor gibiyim. Bu soru, belli amaçlar için sık sık sorulmaya başlandı ve tabii yanıtı da belli olduğuna göre soruyu soranlar, kamuoyunun desteği arkalarında, planladıklarını kolayca gerçekleştirmek üzere kolları sıvadılar. Hatırlarsınız; çağlar boyu Karaköy ve Eminönü rıhtımlarına yanaşmış balık ekmek sandalları vardı. Bunlar bir günden ertesine yasaklandılar. Gerekçe; hijyen koşullarından yoksun olmalarıydı. Bundan kısa süre sonra kamuoyu sokak simitçileri için benzer biçimde hazırlanmak istendi. Öyle ya, sokak simitçileri açıkta, tablalarında simitlerini satıyorlardı ve mikroplar simitleri yiyenlerin sağlığını tehdit etmekteydi.

SOKAK SİMİDİ GİBİSİ YOK
Ancak bu kez balık ekmek sandallarındaki kadar kolay olmadı, yasaklama kararını uygulamak. Pastane simitleri ya da simit saraylarınınkiler, sokak simitçilerinin o çıtır çıtır, gevrek, mis gibi kokan 'sağlıksız' simitlerinin yerini tutmuyordu. Kamuoyu tepki gösterdi, yöneticiler ağız değiştirdi. Simide aslında onlar da karşı değillerdi. Eğer hijyen koşulları sağlanırsa, niçin sokak simidi satılmasındı? Sonucu biliyorsunuz. Evimin köşesindeki simitçi bile bugün camekânlı tezgâhından elindeki maşa ile simitleri alıp, temiz naylon poşete koyuyor ve ben de sabah kahvaltımı dünyanın hiçbir ülkesinde benzeri olmayan bizim kendimize özgü sokak simitlerimizle yapmaya devam ediyorum. Peki, simitçilere tanınan o şans, balık ekmek sandallarına da tanınamaz mıydı? Size geçtiğimiz yıl kamuoyuna pek yansımayan bir başka olaydan söz etmek istiyorum. Biliyorsunuz, Tire Pazarı, Ege'nin en renkli pazar yerlerindendir. Özelliği de dağ köylerindeki kadınların genellikle eski tohumlarla, kimyasal gübre kullanmadan kendi yetiştirdikleri, lezzet açısından mükemmel yerel ürünleri salı günleri, burada aracısız, ucuza satmalarıdır. Derken yerel yönetim bir karar alarak, büyük pazarcı esnafının, yani toptancıdan alıp pazara getiren, ekonomik açıdan daha güçlü esnafın işine gelecek bir kararla tüm pazarcılara yüklü bir yer kirası getirdi. O, haftada bir gün ilçeye gelip pazarcı arkadaşlarını gören, gün boyu sattığı bir iki sepet ürünün karşılığı olan üç beş kuruşu kesesine koyup, evine dönen köylü teyzelerin bu kirayı ödemeleri tabii ki mümkün olamazdı. Nitekim onlar da köylerinde kalmaya, hatta artık satabilecekleri ortam ortadan kalktığı için, ürünlerini yetiştirmemeye başladılar. Yerel yönetime rant sağlamak amacıyla Türkiye'nin en renkli pazarının altına dinamit yerleştirmekten farksız bu uygulama, ilçedeki, yerel lezzetlere kentlilerin duyduğu ilgiyi iyi bilen büyük restoran sahiplerinin destek çıkmasıyla durdurulabildi. Kabzımal malı satan büyük pazarcılar, bu işten hoşnut olmadılar herhalde; zira en büyük rakipleri olan köylü kadınların bir bölümü bugün yeniden pazara inmeye devam ediyor ve Tire Pazarı şimdilik kurtulmuş görünüyor. Yasaklar ve çıkarılan zorluklarla köylünün kendi yöresel peynirlerini, zeytinyağlarını pazarda satmasına engel olunan başka ilçeler de biliyorum. Buralardaki yerel yöneticiler de tümüyle haksız değiller. AB yasalarına uyumlu kılınan yönetmelikler, yöresel ürünlerin üretimine öylesine sıkı kurallar getiriyor ki yoksul köylünün bu koşulları sağlayabilmesi mümkün değil. Dolayısıyla o üretimden vazgeçiyor, bizler de yerel lezzetleri birer ikişer yitiriyoruz.

ÇAĞDAŞLAŞMA KURBANI
Nihayet Fatih'te, Bozdoğan Kemeri'nin arkasında yer alan Kadınlar Pazarı ya da son yıllarda giderek daha çok bilinen adıyla Siirt Pazarı da 'kentsel dönüşüm' adı da verilen 'çağdaşlaştırma' programı kapsamında tarihe karışmak üzere... Çıkan haberlerde yine o bilinen 'hijyen koşullarından uzak' yakıştırması Kadınlar Pazarı için de söz konusu ediliyor. Buradaki 40 kadar dükkâna belediyenin tahliye emri çıkarttığı, burası 'temizlendikten sonra', yerine yeşil alan ve dinlenme parkı yapılacağı belirtiliyor. Kadınlar Pazarı, görmeyenler için özetleyeyim, gerçekten İstanbul'un ortasında bir Doğu Anadolu pazarı atmosferindedir. Günün her saatinde özellikle Siirt, Bitlis ve bazı civar illerden İstanbul'a gelen yurttaşlarımız buradaki büyük sinilerin çevresindeki alçak taburelere oturup çay içer, isteyenler dükkânlardan yerel ürünleri satın alır, lokantalarda ünlü büryan kebabını yiyebilir, hasret giderirler. Gerçekten de burada dükkânların dışına asılmış etler hijyen koşullarından uzaktır. Ama yine de İstanbul'un etnik ve yöresel mozaiğinin çok ilginç bir parçasını oluşturur burası. Etlerin kapalı ortamlarda, vitrin arkasında bulundurulmasını sağlamak herhalde simitleri camekâna sokmaktan zor olduğu için yerel yönetim çok daha kolay yolu seçmiş görünüyor. Artık burası yeşil alan olacak... Oysa Singapur'a, Hong Kong'a, Bangkok'a gidin, buralarda pazar yerlerinde açıkta pişirilen yiyecekleri gönül rahatlığı içinde satın alır, yersiniz. Bu tür sokak yemeklerini yerken de hijyen faktörünü fazla düşünmezsiniz. Çünkü bilirsiniz ki, yerel yönetimler bu tezgâhları sürekli kontrol etmekte ve sağlıksız ürün satılmasına göz yummamaktadır. Bizde ise etkin kontrol hak getire... Televizyon kameraları eşliğinde fırınlara ya da bazı lokantaların mutfaklarına yapılan göstermelik baskınlar dışında, gıda denetimi konusunda Osmanlı'dan bu yana bir arpa boyu yol almış durumdayız. O zaman da yönetimlerin göz önündeki hijyen koşullarına uymayan yerlere uyguladığı çözüm, onları kapatmak, hatta Kadınlar Pazarı'nda da yakında görüleceği gibi, izini bile yok etmek. Böylelikle kamu sağlığının korunduğuna bir kez daha tanık olacağız. Haydi canım siz de!..