kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 5 Ocak 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Akın Ailesi'nin en büyük hayali olan Hansel ve Gratel'in evi, şu an Oyuncak Müzesi'nde yapılıyor. Bittiğinde içinde gerçek şekerler de olacak.

Biz aşkı mahalleden öğrendik

Tuluhan Tekelioğlu
29.12.2007
İyi bir aşk hikâyesi anlatmak, iyi bir aşk yaşamak kadar zor olabilir. Üstelik hikâyenin ana kahramanı bir şair ise ve ilk tutulduğu kızla evlenip, hayatının yarısını onunla geçirmiş ise... Sunay Akın ilk kez, ilk aşkını anlattı. Bugüne kadar bize tanıştırmadığı, 'ilk ve tek kadınım' dediği eşi Belgin Hanım'ı anlatmakta bazen zorlandı. Ve bu kez konuşan daha çok Belgin Akın oldu. 21 senelik karısının gözlerine bakarken hâlâ heyecanlanan bir erkeği ilk kez görüyordum. Belgin Hanım'a evlilik yıldönümleri olan 7 Mart'ta yaptığı sürprizi anlatırken çocuksu bir coşkuyla ayağa bile zıplayıverdi... 18 yaşındaki oğulları Ozan ve 12 yaşındaki kızları Ilgın'la fotoğraf çekilirlerken, onlara "Babanız ve anneniz nasıl insanlardır?" diye sorduğumda ikisinin de ağzından aynı kelimeler döküldü: "Babamız çocuktur, annemizse fazla büyük..." Evlilik de bir denge değil midir? Michelle Pfeiffer'a çok benzettiğim, son derece sakin ve yumuşacık bir sesle konuşan Belgin Akın, aileyi çekip çeviren fedakâr bir anne. Çok erken yaşta annesini kaybettiği, hayatı yatılı okullarda geçtiği için 'aile'nin önemi onun için başka türlü. "Annenin varlığıyla büyüyebilmek bile önemli bir hediyedir," diyen Belgin Akın'ın ışıltılı gözlerindeki hüzünden etkilenmemek mümkün değil... Sunay Akın'ın gerçekleşen rüyasının, yani yaratmış olduğu Türkiye'nin ilk Oyuncak Müzesi'nin önünde ailece poz verirlerken, hepsinin ne kadar da neşeli olduğunu fark ettim. Belgin Hanım konuşurken kocasının koluna şefkatle dokunuyor, Sunay Akın da bir kedi gibi yanına sokuluyordu. İkisi de aynı üniversitenin farklı bölümlerinden iki yıl arayla mezun olmuşlar. Belgin Akın İstanbul Üniversitesi'nde sosyoloji okumuş, Sunay Akın ise jeomorfoloji. Tutucu ve dediğim dedik bir babanın gazabından çekinen genç âşıklar, dört sene sadece okul koridorlarında vakit geçirip vapurlarda buluşmuşlar. Üniversite biter bitmez de evlenmişler. Sunay Akın 23, Belgin Hanım 21 yaşındaymış. Yıllarca sevgilisine aşk şiirleri yazan Sunay Akın'a Belgin Hanım, "Yeter artık, biraz da toplumsal meselelerle ilgili şiirler yaz," diye sataşınca, Akın'ın yazdığı ilk toplumsal şiiri ona hem ödül hem de para kazandırmış. O gün bugündür Akın aşk şiirlerinden uzak duruyor. Ama aşkını çok başka bir alanda, müzecilikte yaşıyor. Eve oyuncak bir at getirdiği gece "Bir gün müze kuracağım," sözü pek dikkate alınmamış olsa da bugün evlerinin yanıbaşındaki köşklerinde hayata geçirdikleri Oyuncak Müzesi, ailenin en değerli varlığı. Müze müdürü Belgin Akın çocuklarına bile "Para vermeden müze kafeteryasından asla yemek yok," diyor ve ufak bir serzenişte bulunuyor: "Bir turizm işletmesine bile vergide indirim yapıyorlar, mücevher firmalarına destek oluyorlar, biz özel müzeyiz ama maalesef bir işletme kadar ağır vergi ödüyoruz..." Dünyanın dört bir yanından tebrikler aldıklarını söyleyen Belgin Akın, Kültür Bakanı Ertuğrul Günay'ı da bir gün mutlaka müzelerine bekliyor. Bir de öyle bir şey söyledi ki Sunay Akın, üzerine uzun uzun düşündüm. "Mahalle değerleri içinde birbirimizi tanıdık, aşkı mahalleden öğrendik," dedi... "Şimdi mahalleler yok. Bu yüzden aşk da yok. En çok çocuklarımıza üzülüyorum, aşkı nereden öğrenecekler diye..."

- Sunay Akın ilk erkek arkadaşınız mı?
- B.A:
Tabii ki, evet.
- S.A: Belgin de benim ilk kız arkadaşım. İlk ve tek aşkım. Belgin 17, ben 19 yaşındaydım. Bu bir şans mıdır, nedir, bilemiyorum. Ama hayatımda başıma gelen en güzel şey, Belgin! Çok mutluyum. Dünyaya bir daha gelmeyeceğim. Hiçbir kadının kahrını çekecek bir erkek değilim.
- B.A: Bence de bir şans. Oğlum 18 yaşında. Beş sene sonra kalkıp bana "Evleniyorum," dese, herhelde "Gel seni evlendirelim," demem. Ama biz Sunay'la evlendik. Kadıköy Evlendirme Dairesi'nde. Ben 21, Sunay 23 yaşındaydı.
- S.A: Nikâh gününde Cemal Süreya da bizi kutlamaya gelmişti.
- B.A: Biz evlendiğimizden beri hiç değişmedik aslında. 20 sene önce ne yapıyorsak, bugün de aynı şeyi yapıyoruz. Ama insanların Sunay'a olan bakışı değişti. Sunay'ı koydukları yer değişti. Yoksa uzun yıllar boyunca bu değer verilmemişti ona. Senelerce çok üzüldüm, zaman zaman ben de bezginliğe düştüm. Kızgınlığım oldu ona. Bazen, şiir yazmak yerine para kazanabileceği bir işe girmesini istediğim zamanlar olmuştur. Gösteriler ve televizyon programlarıyla birlikte değeri fark edilmeye başlandı. O da kazandığı bütün parayı bu müzeye yatırdı. Ortaya o kadar muhteşem bir şey çıktı ki, saatlerce burada vakit geçirmekten, yorulduğum halde çok zevk alıyorum. Sunay'da şunu gördüm: İnsan bir şey isterse, (bu ne olursa olsun, şiir yazmak olabilir, uzaya gitmek bile olabilir) yapabilir. Bunu Sunay'da gördüm.
- S.A: Belgin bana hiç böyle bir şey hissettirmedi. Tek şikâyetçi olduğu şey, sabahın 04.00'ünde "Sunay artık uyu, ya daktilo sesinden uyuyamıyorum," demekti.
- B.A: Bir hedefi var ve onu yapıyor. Yazısı varken, kıyamet kopsa Sunay yazısını yazar, sadece onu düşünür. Sunay şanslıydı. Onu okuyan insanların arasında Cemal Süreya, Can Yücel, Salah Birsel, Melih Cevdet Anday vardı... Onlar Sunay'a yol açtı. Çok çalıştı, çok.
- S.A: Biz bu toplumun mahalle kültüründen gelen insanlarız. Şimdi bakıyorum da dizilerde aşk meşk konusu işlenirken havuzlu siteler, apartmanlar vs. var. Mahalleler yok. Biz mahalle kültüründen geldik. Aşkımız mahalle kültüründen beslendi. Biz aşkı mahallemizdeki abi ve ablalarımızdan, onların flörtlerinden gördük. Komşular vardı, çocuklar vardı, sokaklarda oynayan. Hayatın bir parçasıydı mahalleler. İnsanların yüzü birbirine dönüktü, sohbetler vardı. Neleri yıktık, yok ettik. 1977 yılında Göztepe'ye geldim. 30 yıl bu sokakta geçti. Buraya geldiğimde 15 yaşımdaydım. Anne babalarımız semt pazarlarından dönerken, koşar onların filelerini ellerinden alırdım. Bir bütündük burada. Şimdi aynı sokakta, çocuklarımın bugün bir arkadaşları bile yok. Bu ortamdaki aşk ve sevgi nereden çıkacak? Çıkamıyor. Bu ülkenin aydınlık, güzel mahalle kültürü yok oldu. Aşk da yok oldu. Çingeneler kaldı mahalle kültürünü yaşayan, bir onlar zengin! Suni şehirlerden, sitelerden aşk mı bekliyorsun? İnsanlarda güç, etiket, iktidar, arabalar, markalar... Yüzyüze bakmıyorlar. Bakkal varsa bir yerde, orada aşk da sevgi de var demektir. Bakkal yoksa, süpermarket girmişse, hepimize geçmiş olsun demektir. Bütün çocuklar için çok üzülüyorum.

GÖZLERİ BENİ BÜYÜLEDİ
- Sunay Akın'ın "Aklıma gelen her şeyi yaparım," diyen hali sizi korkutur mu? Yoksa tam aksine güven mi verir?
- B.A:
Beni de öyle kandırdı (gülüyor).
- S.A: Üniversiteye başlayalı birkaç ay olmuş. Okuldan bir kız arkadaşımla beraber otobüs durağına doğru yürüyoruz. Akşamüstü, sonbahar, hava kararmakta. Tam otobüs durağına geldik, arkadaşım Gülay, "Belgin," diye bağırdı. O sırada durakta iki kız, sırtları dönük. Gülay'ı duyan kızlardan biri bize yüzünü döndü... Ona bakakaldım. Gayrıihtiyari bana bakıyor, ben de ona. Üstünde bej bir pardösü vardı. Saçları uzun, sapsarıydı. Gülümseyerek bakıyordu. Gözlerindeki ışıltı beni büyüledi. 17 yaşındaydı.

VAPURDA AŞK
- B.A
: Gülay benim liseden sınıf arkadaşımdı. Birlikte Erenköy Kız Lisesi'nde okumuştuk. Ben de o sene İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nü kazanmıştım...
- S.A: Üç-dört dakika iki arkadaş ayaküstü konuştular. Şaşkın şaşkın Belgin'e bakıyordum. Sonra Gülay'la karşıya geçtik. Bana Belgin'i anlatmaya başladı. Yatılı okumuş. Annesini 12 yaşında kaybetmiş. Anneannesi olduğunu, çok zor, katı-kuralcı bir babası olduğunu anlattı. Birkaç gün sonra kantinde oturuyorum. Gülay geldi, "Belgin burada," dedim. Yanına gittim, sohbet ettik... Edebiyat Fakültesi'nin koridorlarında 26 Ocak günü arkadaşlık teklif ettim. Kabul edeceğini ama hiçbir yere gidemeyeceğimizi, ancak okulda, otobüs ve vapurlarda görüşebileceğimizi söyledi.
- B.A: Çok tutucuydu babam.
- S.A: Beyazıt'tan, okuldan çıkıyorduk, o önde ben arkada, otobüs durağında buluşuyorduk. Otobüsten o önce iniyordu, iskeleye o önde ben arkada gidiyorduk. Vapurda yine yan yana oturuyorduk. Ve okul koridorlarında buluşuyorduk.
- B.A: Bu böyle dört sene devam etti. Babam aşırı hassasiyet gösteriyordu. Bir yere gidelim, gezelim, olmadı.

- Evdeki kurallar nedir?
- S.A:
Dağıtmamak gerekirken evi herkes dağıtıyor.
- B.A: Çocukların bilgisayar önünde çok vakit geçirmesine sinirleniyorum. MSN'i sevmiyorum. Sunay arada sırada evde olduğu için, kuralları koyan ben oluyorum, kuralları yıkan Sunay oluyor.
Haberin fotoğrafları