kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 1 Ocak 2008, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
MUHARREM SARIKAYA

Görünüm...

Nâzım Hikmet'in şiirindeki gibi...
"Hani şu derya içinde olup da deryayı bilmeyen balıktan da tuhaf..." hale geldik.
TÜSİAD'ın yıllık olağan Ankara resepsiyonunda, milletvekilliği döneminde başkentin yoğun yaşamına tanıklık eden Sedat Aloğlu söyleyince fark ettik.
"Ne olmuş Ankara'ya böyle; eski mekanların hepsi kapanmış" diye girdi.
Ardından, bazı restoranların son dönemde "iş yapamadığından kapandığını" veya konsept değiştirdiğini öğrendiğini söyledi.
Dedik ya biz fark etmemiştik.
Hafta başında bir grup arkadaşımızla birlikte bir eski milletvekilinin balık restoranına uğradığımızda aynı yakınma ile karşılaştık.
Son dönemde iyi iş yapamadığından yakınıyordu eski milletvekili...
Sadece kendisinin değil, eğlence mekanlarının siftahsız kapandığından söz ediyordu.

Sanatçısız yılbaşı
Hafta içinde magazin servisindeki arkadaşlarla konuşurken öğrendim.
Ankara'daki beş yıldızlı otellerde geçmiş yıllarda kesinlikle bir ünlü sanatçı yılbaşı eğlencesinde yer alırdı.
Hatta, masalar neredeyse 15-20 gün önceden satılır, yer bulmak için tanıdık otel yöneticileri veya sahipleri devreye sokulurdu.
Başkentte dün herhangi bir otelde ünlü bir sanatçı sahne almadı, masalar da haftalar öncesinden satılmadı.
Sıradan, yemekli eğlencelerle yetinildi.
Şimdi, "Ne var bunda?" denilebilir.

Toplumun gece ve gündüzü
Ancak, toplumun yönünü tayin için gündüzü kadar gecesindeki yaşama da bakmak gerekir.
Özellikle de büyük şehirleri ve başkentlerinde...
Farklı görüş ve düşüncedeki insanların, hangi ortak mekanlarda bir araya geldiği o toplumu tayin açısından en iyi göstergelerden birisidir.
Haydi, memur ve siyaset kenti Ankara'ya, AK Parti iktidarıyla birlikte daha muhafazakar milletvekilleri ve bürokratlar geldi.
Onlar da içkili restoranlara gitmek istemiyor.
Peki, demokrat muhafazakarlar için, opera, bale, tiyatro, konser de aynı nitelikte midir?
Haydi onların tercihini saygıyla karşılayalım...Peki bu durumdan vazife çıkaranlara veya olmayan bir şeyi gerçek gibi kabul edip vehmedenlere ne demeli?
Muhafazakar siyasetçi ve bürokratla aynı dili konuşan profesyonel yönetici atayan, içkili bir restoranda, operada, balede görülürse ihale alamayacağını varsayanlara ne demeli?
Veya bürokratik kariyerinin olumsuz etkileneceğini düşünüp kendini zihninde hapsedenlere...Bugün birkaç istisna dışında, kimse çıkıp da iktidarın baskısı sonucu bu noktaya gelindiğini söyleyemez.
Sorun iktidarda değil, ona zihninde yarattığı modele göre kendine rol biçen, vehmedenlerdedir.
Başta da belirttik ya; Ankara dün geçmişten çok farklı, soğuk, eğlencesiz, sessiz, içine kapanık bir yılbaşı gecesi yaşadı.
Bunda terörün, ekonomik kaygıların rolünün de olduğu söylenebilir.
Ancak kim ne derse desin; en zor dönemlerde toplumun, üzüntülerini, stresini, sinirini boşaltıp eğlenmeye de hakkı vardır.
Yoksa, gri yaşamımıza daha fazla hakim olduğunda ondan beklentisi olanlar kazanır.
Nice mutlu yıllara...