kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 30 Aralık 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

Ceza'lı reklamın düşündürdükleri

MEHMET TEZ
Bir zamanlar sadece sevgi cümleleriyle dolu, suya sabuna dokunmayan popüler müziğimiz artık bir bilinç yakalamaya çalışıyor. Ceza da Milliyet reklamında oynayarak ve inandıklarını söyleyerek önemli bir işe imza attı..
Ceza'lı Milliyet reklamı tartışılıyor. Fazla agresif bulan da var, beğenip sahip çıkan da... Reklam sonuç olarak Türkiye'de her kahvede konuşulan ve yozlaşma olarak adlandırılan unsurlara değiniyor: Rüşvet, adam kayırma, kadrolaşma vs... Öte yandan "Türkiye sizinle gurur duyuyor," sloganına sağlam bir eleştiri getirmesi bakımından belli çevrelerden tepki aldığı da bir gerçek. İçeriğini tartışmaya niyetim yok. Ben Ceza'nın bu reklamda rol alması ve bu şarkıyı söylemesiyle ilgileniyorum. Bundan bir yıl kadar önce Türkiye'de müzisyenlerin, şarkıcıların ve genel olarak sanatçıların siyaset sahnesinden ne kadar uzak durduklarından söz eden bir yazı yazmıştım. Şu ya da bu partiden siyasete atılmak değil de ülke meseleleriyle ilgili bir görüş sahibi olmaktan, bir tavır geliştirmekten, inandığı şeyleri savunmaktan söz eden bir yazıydı. Bugün bakıyorum sanatçılar, ülke meselelerine dair sözlerini daha rahat söylemeye başladı. Tarkan'ın yeni albümünün çıkış şarkısında bile eleştiri içeren cümleler var. Şıkıdım'dan buralara... Eskiden "Seni seviyorum, beni aldattın,"dan ibaret popüler müziğimiz, şimdilerde belirli bir bilinç yakalıyor. Ceza da Milliyet'in reklamında oynayarak ve inandığı cümleleri söyleyerek büyük bir iş yaptı. Bu cümleleri zaten albümlerinde söylüyor, Milliyet'e denk gelmiş (Önceden de Mor ve Ötesi vardı, hatırlarsanız reklamında). Artık suya sabuna dokunmayanların dönemi yavaş yavaş kapanıyor ve yeni dönemde herkes sözünü sakınmadan konuşmak, kendini ifade ediyor. Hayko keza... Duman keza...

DUYARLILIK ŞART
Yeni grupların bir kısmı sanat yaşamlarına bu ruha sahip olarak atılıyorlar. Eskilerden de bu yönde yeni adımlar bekleyebiliriz. Söz ettiğim şey belli bir duyarlılığa sahip olmak... Bush karşıtı kampanyanın bayraktarlığını yapan Bruce Springsteen, geçenlerde yayınlanan yeni albümündeki şarkıları anlatırken hepsinin bir toplumsal ruh haliyle örtüştüğünü söylüyor. "Ama," diyor, "gazete manşeti atmıyoruz burada. Sonuçta ben bir besteci ve şarkıcıyım. Şarkımı söylerim, derdimi anlatırım. Manşeti başkası atsın." Sonuna kadar doğru. Bizde ikisinin ortasını bulanlar da zamanla olacak. Yani son derece bireysel sözler yazıp lafı gediğine oturtmak da mümkün. Kimseden slogan atmasını beklemiyoruz. Bir süredir İstanbul'da mülteci statüsünde yaşamaya çalışan Irak'lı bir metal grubu var; Acrassicauda. Ülkelerindeki şiddetten kaçarak Suriye'ye sığındıktan sonra bu ülkeden de Türkiye'ye geldiler. "Pop müzikte seni seviyorum, beni bırakma teması vardır. Ama bizimki gibi bir ülkede (Irak) biz doğduğumuzdan beri savaştan başka bir şey görmedik. O yüzden bizde aşk şarkıları pek bulamazsınız," diyorlar. Biz doğduğumuzdan beri savaş içine değiliz. Ama ortalığın güllük gülistanlık olduğunu da kimse söyleyemez. Müzisyenler yaşadıklarını, içinde bulundukları toplumu ve hayatı bize şarkılarla anlatmak durumundalar. Elbette aşk da olacak, terk edilmek de olacak. Ama hepsi bu değil. Türkiye'de ne zaman müzisyenler yaşadıklarını, hislerini, eleştirilerini mahkemelerde süründürülme korkusu ve tehdidi olmadan rahatça söyleyecek, o zaman herkesin anlatacak hikâyesi olacak. O zaman Türkiye'de sanat ve müzik zıplayacak, patlama yapacak, dünyanın gözü burada olacak. Bugün 12 Eylül'den bu yana en önemli kırılma noktasındayız. Eğer susturmazsak gelecek çok parlak, çok renkli. Yine şu ya da bu yönde 'tektipleştirmeye' kalkarsak bir kuşak daha kayıp olacak.
Haberin fotoğrafları