kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 29 Aralık 2007, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

Müze kurmak gerçekleşmesi zor bir hayal gibiydi

- Neden bugüne kadar güzel eşinizi bizlere tanıştırmadınız?
- Belgin Akın:
Tanınmak gibi bir isteğim hiç olmadı. Öğretmenlik yapıyordum aslında. Lisede felsefe öğretmeniydim. Müzeyi açınca, başına geçtim.
- Sunay Akın: Müzenin işleyişi, bakımı, onarımı, teknik işleri, ziyaretçilerle olan teması, her şeyiyle Belgin ilgilenir.
- B.A: Müzeye iş olarak bakmıyorum. İş olarak baksam gerçekten çok zor. Çünkü hafta sonu bile çalışıyoruz. Aile hayatımızın bir devamı olarak bakıyorum.
- S.A: Türkiye'deki müzeciliğin şu yasal düzenlemeleri çok feci. Çok ağır vergiler ödüyoruz. Hiçbir tanıtımda yer verilmiyor ama buraya Suriye Cumhurbaşkanı'nın çocukları dahi geliyor. Dünya müzemizden haberdar ama Türkiye Cumhuriyeti'nin tanıtımıyla igili yurtdışındaki fuarlarda yer almadı şu ana kadar. Bizi gören yok daha, devlet kademesinde. Bir şirket gibi ağır vergiler ödüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı kapıdan içeri girip müze kurmak isteyenlere "Git vakıf kur," demek yerine müzecilik öğrenmeli.
- B.A: Ankara'ya gittim durumu anlatmaya. Çok iyi karşılıyorlar, "Ne iyi yaptınız," diyorlar. Ama Bakanlar Kurulu kararıyla yasanın bir maddesine müze adı eklenmesi gerekiyor. Şu an opera, bale ve özel tiyatrodan yüzde 8 vergi alınıyor. O dönemde çıkan yasada özel müzecilik olmadığı için müze kelimesi eklenmemiş. Bu yüzden biz iki katı vergi veriyoruz. Mayıs ayı gibi Bakanlar Kurulu kararı çıktı, hiçbir gelişme yok. Meşrubat firmalarına vergi indirimi yaptılar. Müzelerle ilgili bir şey yok!

- Sunay Akın "Belgin, oyuncak müzesi kurmak istiyorum," dediğinde ilk ne düşündünüz? "Bu adam delirdi," mi dediniz, "Ne güzel olur, hadi hemen kuralım," mı?
- B.A:
Bir gün Viyana'dan evimize bir oyuncak at getirmişti. "Ben müze kuracağım," dedi. Bana olası bir şeymiş gibi gelmedi. Biz zaten zar zor geçinen bir aileydik. Müze kurmak büyük bir sermaye gerektiriyordu. Koç, Sabancı kurabilir de biz nasıl açabilirdik? Biraz ütopik bulmuştum. Oyuncaklar bence, Sunay'ın işinin muhteşem finali.
- S.A: Atla yola çıkılır ya, belki de bu yüzden eve ilk o atı getirdim. Don Kişot'luk yani...
- B.A: Yurtdışına her gittiğinde çanta çanta, kutu kutu oyuncaklar gelmeye başladı. Ev oyuncaklarla doldu önce. Bize inanan insanlarla yola çıktık, Ayhan Doğan tasarladı. Her oda bir tiyatro sahnesi gibi. İyigün Özütürk destek verdi, onun arkadaşları sayesinde müze bir estetik kazandı.
- S.A: Bir şair-yazar, aklına koymuşsa yapar. Elindeki ışığı karanlıkta durana mı uzatacaksın, yoksa kendi yüzünü aydınlatmak için mi kullanacaksın, mesele bu. Bu köşk bizimdi. Annem, babam otururdu. Bu köşkü daha sonra Prof. Kürşat Başaran'a verdik. İdealist bir çocuk doktoruydu. Onkoloji Vakfı yapmıştı burayı. Çocukları tedavi ederdi. Sonra ne yazık ki kendisini kaybettik. Köşk de öyle duruyordu. "Neden burayı oyuncak müzesi yapmıyorum?" dedim. İşimin zor olduğunu biliyordum başta. Kendi kuşağımın şairyazarları destek verir sanıyordum, vermediler. Ben, elinde ışık tutan insanların bu ışığı karanlıkta durana vereceğini düşünüyordum. Çünkü, şair ve yazar odur. Onlarsa ışığı sadece kendi yüzlerini aydınlatmakta kullanıyorlar. Yalnız olduğumu biliyordum. Önce oyuncak tarihini araştırdım, tam dört yıl sürdü. Hani oyuncak, neden değerli? Başladım tüm dünyadan oyuncaklar satın almaya. Gösterilerden, tek kişilik sahne oyunlarından, televizyon programlarından kazandığım her şeyi oyuncaklara yatırdım.