kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 28 Aralık 2007, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Kürt sorununda bir yerler-2

Başbakan'ın dün Kürt sorununun uluslararası ilişkiler kapsamına giren yanlarını gözeterek yaptığı açıklama belli taşları yerine oturtuyorsa da, biz çarşamba günü bıraktığımız yerden devam edelim. Gerekirse buraya döneriz. Temel iddiam şu: önümüzdeki bir yıl içinde Kürtlere dönük demokratikleşme sorunu çok geniş ölçüde yeni bir zemine yerleşecek ve TürkiyeABD ilişkileri bu noktadan hareketle yeni bir çerçeveye kavuşacak . Önce, ABD'yle pazarlık denilen şeyi irdeleyelim.

Irak'a batmış ABD
Dünya politikasında ne tek taraflı ve sadece bir ülkenin çıkarına dayalı bir yaklaşım olabilir ne de herhangi bir karar karşıdaki ülkenin kara kaşı kara gözü için alınır. Tam tersine hele Amerika gibi bir ülke belli bir konuda belli bir adım atıyorsa arkasında başka hesaplar vardır. PKK'nın çökertilmesi ABD eliyle gerçekleşiyorsa bu onun da Türkiye'den beklentileri olduğu anlamına gelir. O beklentilerin başında Irak'taki durum vardır.
Irak'ta, ABD, tam bir yenilgiye, hatta hezimete uğramıştır. Neresinden bakılırsa bakılsın bu inkar edilemez bir gerçektir. İşlerin bu hale gelmesinin ana sebebi ABD'nin o ülkeye hesapsız kitapsız saldırmasıdır. Türkiye 1 Mart tezkeresiyle yapması gerekeni yapıp doğru bir adım atınca bu ABD'nin plansızlığı üstünde çarpan etkisi yaptı. Şimdi, İngiltere'den, İspanya'dan sonra, bu işe hiç bulaşmamış Fransa ve Almanya'dan sonra yapayalnız kalan ABD iki yoldan birisini seçecek: ya Irak'tan belli bir program dahilinde çekilecek ve Türkiye'yi Irak meselesine dahil edecek ya da Türkiye'den bölgeye yeni lojistik hatları açacaktır. Buradaki galip tercih birincisidir. Onu da zaman gösterecektir.
Ayrıca şu da var: 1 Mart tezkeresine giden yolda Erdoğan değil GülArınç ikilisinin mühendisliği etkili olmuştu. Erdoğan tezkerenin Meclis'ten geçmesinden yanaydı. Dolayısıyla bugün siyasal manipülasyonu daha güçlü bir biçimde yapabilme olanağına kavuştuğu şu dönemde böyle bir modelin Erdoğan'a yadırgatıcı veya itici gelmeyeceğini de düşünmek gerekir. Bu ABD açısından durum. Şimdi AKP-Kürt-Güneydoğu ilişkisine bakalım.

Güneydoğu, seçimler ve AKP
AKP, 2007 seçimlerinde o bölgede tarihsel ve toplumsal bir başarı kazandı. Sebebi ordunun bütün talep ve ısrarlarına rağmen müdahale tezkeresini Meclis'ten geçirmemesiydi. Bu bölgedeki insanlara yapılmış büyük bir jestti. Fakat PKK eylemleri sonucunda kabaran tepkiye dayanamayarak müdahaleyi başlattı. Böylece müdahaleyi seçim sonrasına ertelemiş oldu. Bu, bölgenin kendisini ' aldatılmış' olarak hissetmesine yol açtı.
2009 yılında yerel seçimler var. Bir yıl öne alınarak 2008 güzünde yapılabilir. Bu koşullar altında gidilecek bir seçimde AKP'nin Güneydoğu'da beklediği başarıyı yakalaması olanaksızdır . Oysa seçim döneminde AKP'nin en büyük iddiası (İzmir'le birlikte) Diyarbakır'ı almak olacaktır. Bunu sağlamak için seçim taktiğini, daha şimdiden görüldüğü üzere, ya biz ya PKK/ayrılıkçılık üstüne kuracağı anlaşılıyor. Bu, ona Batı'da da oy kazandıracak bir taktiktir. Fakat bu yaklaşımın sonuç vermesi öncelikle Güneydoğu'da alınacak oylara bağlıdır. Bölgede uğrayacağı bir hezimet çok kritik bir dönemde AKP'nin iktidarını/oylarını Türkiye ölçeğinde sarsacaktır. Bu sıkıntıyı aşmak için AKP'nin yapacağı tek şey Kürtlere dönük kültüreldemokratik açılımları hızlandırmaktır. Bu ona uluslararası politika bakımından da, AB ile olan ilişkiler yönünden de büyük bir rahatlık kazandıracaktır.
Kısacası, yeni bir yılda çok şeylere gebe Türkiye ve Kürt sorunu!