kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 24 Aralık 2007, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
OKUR TEMSİLCİSİ
Okur Temsilcisi

Hakemliğin aslı astarı

Gazetenin okur temsilciliği üçüncü yılını doldurdu. Soranlar, eleştirenler var: Acaba bu köşe ne derecede yararlı? Ombudsman'ın 'gücü' nereye kadar, sınırları ve etkileri neler? Hataları azaltmak için gerekli koşullar nedir? Ombudsmanlığı büyüteç tutup inceliyoruz.
Okurumuz Çetin Latifoğlu soruyor:
"Bu ombudsmanlık ne menem bir şeydir Allahaşkına? Yani ne işe yarar? Sizin yaptığınız iş, gelen yazılara'haklısınız' demekten başka neye hizmet ediyor? Eleştirilen kimseler, müesseseler bu yazılardan, eleştirilerden bir pay çıkarıyorlar mı? Okur Temsilcisi olarak bizi nasıl temsil ediyorsunuz? Yazılarınızın'kahve dövücüsünün hıh deyicisi'nden başka hiçbir özelliği, güzelliği ve fonksiyonu yok."
Bu ve benzeri eleştirileri ciddiye alırım. Kimilerini birebir cevaplarım, ama yeri gelince buraya taşımaktan da çekinmem, gocunmam.
Çetin Bey'e eleştirileri için teşekkür ederim; çünkü bu not bana bazı noktalarda açıklık getirme fırsatı tanıyor.

Ombudsmanlık
Türkiye'nin hemen her bakımdan problemli basınında ölçüsü ve sınırları belli, dolayısıyla etkisi de belli bir "küçük ama önemli adım" olarak ombudsmanlığı başlatalı neredeyse dokuz yıl oluyor.
SABAH'ta üçüncü yıl yeni doldu.
Ölçüsü, sınırları, etkisi belli bir görevdir bu, dedim.
Evvelce yaşanan aralıklı denemeleri bir yana bırakırsak, tam 40 yıldır dünyada pek çok ülkede gazetelerin okur temsilcileri süreklilik içinde görev başında: Hollanda, ABD, Brezilya, Japonya, Hindistan, İngiltere, İspanya, Kolombiya, Güney Afrika, Türkiye, Fransa...
Kimileri "ucu açık" bir süreçte, kendileri aksi yönde karar verinceye kadar (Le Monde veya SABAH örneğindeki gibi) çalışıyor, kimileri sınırlı sürelerde (New York Times gibi) örneğin üç yıl ombudsmanlık yapıyor. Kimileri benim gibi düzenli köşe yazıyor, kimileri sadece genel yayın yönetimine veya gazete sahibi kişiye "rapor" veriyor.
Üslubu ne olursa olsun, hepimizin yaptığı şey aynı: Gazetelere okurlardan gelen şikâyetleri bağımsız bir gözle, akılla soruşturup meslek ilkeleri büyüteciyle değerlendirmek. İkinci olarak da, gazetenin işleyişi, haberlerle ilgili tavrı ve okurlarla ilgili kararları konularında okurları bilgilendirmek, onlara "gazeteci" denilen kişinin dünyasını anlatmak.
Bu kadar.
Ombudsmanla ilgili yanlış bilinen şeyler var: En önemlisi, ombudsman yetkili, yani yaptırım gücü olan bir kişi sanılıyor. Doğru değildir. Ombudsman, yaptığı işin tabiatı gereği yaptırım gücü olmayan bir "hakem" sayılır. Yanlışlıkları ve eksiklikleri saptar; bu saptamalar üzerinden doğruların yolunu gösterir.
Saptamalarda beliren "hata kalıpları"nın anlaşılması ve hataların önünün daimi olarak kesilmesi için tedbir almak bir silsile içinde gerçekleşmelidir: Muhabirler haberlerinde yer alan bilgileri birkaç kez denetlemeli, gerekli her kaynağa ve kişiye söz hakkı vermelidir. Editörler, gelen haberlerde mesleki ilkeler açısından sorun görüyorsa çok daha titiz olmalıdır. Genel Yayın Yönetmeni, kusuru az bir gazeteye önem veriyorsa, ombudsman tespitlerinden önlemler üretmeli; yazı işleri toplantılarında haftada en az bir gün mesleki sorunları tartışmaya açmalıdır.
Hatalar ancak böyle azaltılır.
Ombudsmanların işi bu yüzden sınırlı; etkileri bu yüzden bellidir.
Dünyanın her yerinde bu böyledir.

Okurun Sesi
Bu köşe okurlarındır. Onların sesi, eleştirisi buraya, buradan da gazeteye yansır. Çetin Bey'in sesi de aynen yansıyacaktır.
2004'ün Kasım ayından bugüne kadar 55 bin dolayında okur eleştirisi, önerisi, sorusu, kaygısı, şikâyeti geldi bu köşeye.
Devam edin.
Sesiniz ne kadar gür ve net çıkarsa, bu gazete sizi o kadar iyi duyacak.
Gördüğünüz hataları, eksiklikleri bize anlatın.
Sessiz kalmayın.
SABAH sizin gazeteniz.