kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 22 Aralık 2007, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Osman Yağmurdereli (ortada, uzun boylu), uzun yıllar Turgut Özal ile yakın dosttu.

Kendi cenazemi gördüm!

- Meclis'in tek sanatçı milletvekili sizsiniz sanırım... Sanatçı gözüyle Meclis nasıl bir yer?
- O.Y:
Bu kadar mutlu olacağımı tahmin etmiyordum. Hani 10 gün ara verip görüşmelere yeniden başlıyoruz ya, sanki yatılı okuldaki arkadaşlardan ayrılmışsınız, tekrar buluşuyormuşsunuz gibi oluyor. Güzel günler geçiriyorum. Buradaki işlerim olmasa, belki Ankara'dan hiç dönmeyeceğim. Ankara'da daha önce 21 sene yaşadım, güzel şehirdir.

- Hayalinizde neyi gerçekleştirmek var, niye milletvekili oldunuz?
- O.Y:
Yapabilirsem, telif haklarındaki problemlerin artık giderilmesi gerekiyor. Yıllarca korsan CD'yle mücadele ettik. Onda bir azalma var ama yerini MP3'ler aldığı için korsana da lüzum kalmadı. Buna da çözüm bulmak gerek. Televizyondaki yayınlarda problem var, onları çözmek lazım. Bazı dizilerin yayına girmesiyle kalkması bir oluyor. İnsanlar hiç seyretmemiş oluyorlar. Rametli Fahrettin Aslan bana derdi ki "Bir masa bile olsa gazino açılmalıdır..." "Gelen bir masanın ne suçu var, seni dinlemeye gelmiş ona servis yapmamız lazım," derdi. Diziler de böyle. İzleyiciye bir garanti vermek gerek. Diziler azalacak bir kere. Türkiye'de 70 dizi çekliyor, 70 tane görüntü yönetmeni yok, 70 tane başrol oyuncusu yok. İşin kalitesi de düşüyor. Bunu düzenlememiz lazım.

- Almanya'da bir milletvekili "Evlilikler yedi yılla sınırlandırılsın," dedi. Ne dersiniz?
- O.Y:
Doğrudur. Türkiye'de bunu ilk kez Hülya Avşar söyledi, herkes karşı çıktı. Bundaki doğruluk payı şudur: Hiçbir anlaşma yoktur ki süresiz olsun. Beş sene, altı sene, yedi sene bir deneme olsun. O süre sonunda hakime gidilsin, "Biz mutluyuz," densin, evlilik 10 sene daha uzasın. O zaman bak eşler birbirlerine ne kadar iyi davranıyorlar. Eğer hakime gitmiyorsanız, "Biz mutluyuz," demektir, otomatikman beş sene daha uzar. Flörtler niye uzun sürüyor da evlilikler kısa sürüyor? İnsanlar nikahı basıp imzayı atınca, "Bu benim malım oldu artık," diye çok rahatlıyorlar. Oysa mühim olan karı-kocanın sevgili gibi birbirlerine iyi, zarif, anlayışlı davranmalarıdır. Bu yaştan sonra hiçbir zaman Esin'den boşanmayı düşünmem. Yeni bir kadın hayal bile etmem. Ama bu demek değil ki, benim istemediğim şeyler olacaksa, mutsuz olacaksam, hayatım boyunca devam eder. Benim için hayattaki en önemli şey, eşimin, çalışanlarımın benim çizdiğim program üzerinde yürümesi, muvaffak olmasıdır. Hafif bir sapma olursa bu beni sarsar.
- E.Y: Evliliklerin uzun sürmesinden yanayım. Günümüzde erkekler her şeye çok çabuk ulaşıyor, kadının kıymetini bilmiyorlar. Kadın da buna tahammül edemiyor. Ekonomik özgürlüğü olduğu için kocasını bırakıyor. Eskiden anneler çocuklarının hatrına evliliklerini yürütürlerdi. Şimdi öyle değil. Bir insanı tanımak, ona alışmak çok zaman alıyor.

- Evliliğinizde ne olursa sizi üzer?
- O.Y:
Evlilikte beni üzecek bir şey olmaz, çünkü yapmaz. Eşime hep güvenirim. Dışardaki hayatta nankörlük, arkadan konuşmalar, iftiralar beni çok üzer. Yalancılara çok kızarım.
- E.Y: İşiyle ilgili bazı şeyleri bana anlatmasını isterdim mesela. Bana danışmaz. İşiyle ilgili üzüntüsünü de yansıtmaz.

- Korumalarınızla dolaşıyorsunuz, Düşmanlarınız mı var ?
- O.Y:
Düşmanlarım yok ama sevmeyenim mutlaka vardır. Böyle bir hayat içinde, milyonları tanıyıp da sevmeyeninizi beş kişiyle sınırlandırabiliyorsanız, büyük başarı. Çok sevildiğimi seçim döneminde ve hastalığımda anladım. Cemaatler, hastalandığım zaman camilerde hutbeler okuttu. Bu beni çok mutlu etti, moral verdi. Şimdi daha çok, hayatımı huzur içinde yaşamalıyım diye düşünüyorum. Bu hastalıkta kendi cenazemi gördüm. Çok kalabalıktı, ağlayanlarım çoktu. Teşvikiye Camii'nde binlerce insanın ağladığını, bazı insanların "Ben onsuz ne yapacağım şimdi," dediğini gördüm.

- Rüyanızda mı gördünüz?
- O.Y: Hayır, hissettiğimi görüyorum ben.

- Nasıl yani?
- O.Y:
Bunun için altıncı hisse de gerek yok. Bunları gördüm.
- E.Y: O görür, hisseder. Hastalığını bile hissetti. "Kalp hastası olmam," dedi... Güzel bir şey olacağını hissediyorum dediği an hiç alakasız harika bir şey olabiliyor. Birinden bahsederken bir bakarsınız, o kişi içeri giriverir.