kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 21 Aralık 2007, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
ÖZAY ŞENDİR

Benim bayramlarım...

Boncuk'u ilk tanıdığımda küçücük bir kuzuydu.
Bembeyaz tüyleri, burnu ve bacaklarında siyah lekeleri vardı.
Boynuna mavi taşları olan bir ip takınca adı oybirliğiyle Boncuk olmuştu.
Hafızam beni yanıltmıyorsa 1970'lerin ortası yaşanıyordu.
Hazirandan eylüle kadar koca bir yazı Boncuk ile beraber geçirdik.
Bir öğle uykusu sonrasında Boncuk' u son kez devasa bir tepsinin üzerinde parçalanmış halde gördüm.
O gün de bayramdı ve ben saatlerce ağlamış, bir daha asla mutlu olamam sanmıştım.
Harçlık ya da çikolatalara rağmen bayram dediğimiz şey çocuklar için her zaman mutlu geçmez.
Kıbrıs'ın İskele ve Karpaz bölgesinde yaşayan köylüler, bir bayram günü, 6 silindirli motordan çıkan homurtular ve Cem Karaca'nın "Bekle Beni"si ile tozlu yollarından geçen arabayı hatırlarlar bilmem...
Kapıları her zaman ardına kadar açık olan dostları rahatsız etmekten korkarak, arabayı yolun bittiği yere kadar süren ve yol boyunca konuşmayan iki adam...
Bayram kutsallığının sadece aile ile paylaşılması gerektiğine inanan iki arkadaş...
O gün hissettikleri koyu yalnızlığın üzerinden neredeyse 20 yıl geçti.
Dün telefonla bayramlaşırken yine kendilerini yola bırakıp gittikleri o günü hatırladılar.
Bayram günlerinde alışveriş merkezlerinin kalabalığında avunmaya çalışanlara hiç dikkat ettiniz mi?
Sadece çocuklar için değil yabancı bir şehirde ya da ülkede tek başına olanlar için de bayram keyifli geçmez...
Servis numarasını unuttum ama eskiden uzak bir yerdeki eşi-dostu aramak için telefon yazdırırdık.
Santral görevlisi kaydı aldıktan sonra "Normal mi, acele mi?" diye sorardı.
Bazen telefon başında saatlerce beklenir ve bir "alo" ile mutluluklar paylaşılırdı.
Şimdi otomatik telefon santrallerimiz var ama o duygularımız yok.
Herkese yollanan standart bir SMS ile bayram kutlamak...
Bir mecburiyeti yerine getirir ya da yasak savar gibi...
"Bizim zamanımızda" diye başlayan cümleler kurmayı yaşlanmak olarak algılardım.
Ya yaşlanıyorum ya da bir şeyler hakikaten daha keyifsiz oluyor...
"Bizim zamanımızda" diyeceksek o zaman en çok eski bayram sabahlarından söz etmeliyiz.
Hani herkesin aile büyüğünün evinde toplandığı sabahlardan.
Hep birlikte olmanın sevinci ve güvencinin konuşulmadan hissedildiği anlar...
Zaman içinde bazı aileler küçüldü,bazı aileler büyüdü ama o birlikte olunan sabahlar hep azaldı.
Şehir büyüdü, trafik buluşmaya engel oldu.
Tatil süresi uzadı, insanlar uzaklara gitmeyi tercih eder oldu.
Hoş bu yazdıklarım daha çok İstanbul için geçerli ama İstanbul nezle olunca Türkiye grip olmuyor mu?
Bayram sabahı fıkralar yazsam ne hoş olurdu değil mi?
Ya da "bak adam bayram bile dinlemiyor" dedirtecek ağır bir Türkiye analizi...
Bunları yapan çok olacaktır, bir fazlasına gerek yok.
Bir bayram günü sokağa çıktığımızda gördüğümüz yüzleri biraz düşünelim istedim.
Ya da " iyi bayramlar " dediğimiz herkesin bayramının aynı şekilde geçmediğini.
Sizi yorduysam kusuruma bakmayın, bayramların birlikte olma zamanı sadece lafta kalsın istemedim.