kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 21 Aralık 2007, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
YAVUZ DONAT

Azrail'i "oyalayan kandıran" adam

Usta nasılsınız" dememizle birlikte...
Yılların sanatçısı Nejat Uygur'un "ağzının bağı" çözüldü.
Önce "fena değilim" dedi.
Sonra da kulağımıza fısıldadı:
- Kimseye söyleme, Azrail'i oyalıyorum... Sana anlatacaklarım var... Azrail'i öyle bir kandırıyorum ki...
Biz "bunu nasıl beceriyorsunuz" diye kekelerken...
81 yılın yorgunluğuyla kırış kırış olmuş yüzüne bir tebessüm yayıldı:
- Oynayarak.
Hastane odası "tiyatro sahnesi" oldu.
Oyunun adı:
Cibali Karakolu.
"Karakolda" 3 kişi.
Komiser "hasta yatağında Nejat Uygur."
Bekçi "Necla Uygur."
Ve "karakola giren bir vatandaş: Behzat Uygur."
Komiser:
- Buyur, derdin ne, kimsin?
"Smokinli" vatandaş:
- Efendim ben Cumhurbaşkanlığı Flarmoni Orkestrası'nda enstrümanistim.
Komiser (Bekçiye bakarak):
- Önemli adam... Enstrifistir.
Smokinli:
- Efendim ben nota ile çalarım.
Komiser (Bekçiye bakarak):
- Dedim ya önemli... NATO'ya çalışıyor.
"Normal zamanda" konuşamıyor.
Hafıza "bir var, bir yok."
Sağa sola dönemiyor "sinirleniyor."
Ama "oynamaya gelince..."
Değişiveriyor.
Komiser:
- Bir şey içer misiniz sayın enstrifistir.
Vatandaş:
- Çay içerim... Tavşankanı olsun.
Komiser (Bekçiye bakarak):
- Çabuk bir tavşan yakala... Enstrifistir kanını içecek.
Vatandaş:
- Komiser bey zahmet etmeyin, kahve olsun.
Necla Uygur "hem ağlıyor hem oynuyor."
Gözyaşının çoğunu "içine akıtıyor."
Bir iki damlası "yanağından süzülüyor."
Ve "rol icabı" kahveyi getiriyor.
Vatandaş:
- Kahve güzelmiş... Makbule geçti.
Komiser:
- Sabah da Makbule'nin annesi geçmişti.
Oyun "uzun."
"Smokinli sanatçı" komisere "aletimi (enstrümanı) görmek ister misiniz" diye soruyor.
Gerisini tahmin edersiniz. Yarı "belden aşağı" ve tam "gırgır" bir diyalog.
Ve usta sanatçı yoruluyor.
"İşte böyle Yavuz'cuğum" diyor:
- Azrail de kahkahalarla gülüp, oyalanıyor.