kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 16 Aralık 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Bayrama doğru çocuklar... Çocuklar bayrama doğru

Size küçük mektuplar aktarayım. Birincisi, yıllar önce "Türkiye'nin de batısı yerine Türkiye'nin doğusu" nu tercih edip orada kalmış bir doktordan.
Yıllardır haberleştiğim ve yıllardır kim bilir ne çok çocuğu hayata döndürdüğünü düşündüğüm (bildiğim) bir melek insandan:
"Umur Abi. Tam umutlanıyoruz, dur diyor sanki birileri. Sabahtan şimdiye, aslında sadece 1.5 saatte 25 hasta baktım poliklinikte.
5
tane küçük, sapsarı çocuk geldi. Sarışın değillerdi, sararmışlardı.
Çok af edersiniz ama boklu sularla karışmış sudan içtikleri için sarılık almışlardı. 25'te 5 tane çocuk.
Acaba '5 adet' demek daha doğru? Çünkü sayılardan ibaretler sadece.
Lağım suyunun içilen sulara karışmasını, içilen suyun lağıma bulaşmış olmasını engelleyemeyen bir ülkede umuttan bahsediyoruz ya.
Aşısı var bu illet sarılığın ama geçiyorum, çünkü devletimizin alacak parası olmayabiliyor.
Çocukları merak etmeyin Umur Abi. Kusarlar, karınları ağrır, yemek yiyemezler, hastalık yatırır onları.
Şu kadarda bu kadarında hastalık hızlı ilerler, öldürür onları. 'Bir adet daha' azalırlar.
Bir önemi var mı?"

İkinci mektup, "Mevsimlik köleler" dediğimiz "tarım işçisi çocuklar" namına.
Hani, kamyon kasalarından düşürüp beşer, onar öldürdüğümüz çocuklar.
Hani, sarılık olmazlarsa yahut sarılık olduklarında dahi, kamyon kasalarında, mevsimine, yöresine göre çeltiğe, pamuğa, tütüne, fındığa, süt sağmaya "koştuğumuz" çocuklar.
Cumhuriyet bayramlarının minik cumhurları, Milli Egemenlik ve Çocuk bayramlarının övünen, güvenen ve çok çalışan çocukları. 19 Mayıslarda genç olup da emaneti alacak, 30 Ağustoslarda düşmanı kovup da coşacak, "Kahraman" Maraşlarda, "Şanlı" Urfalarda, "Gazi" Anteplerde, "Adı-yaman" Kahtalarda Şeker Bayramı'nda şeker, Kurban Bayramı'nda kurba n çocuklar.
"Eğitim Sen" uzmanı Handan Çağlayan, sendikanın "Mevsimlik tarım işçisi çocuklar raporu" nu iletirken mektubunda demiş ki:
"Sayın Talu; Belki gündem bu denli 'önemli' konularla doluyken onların sıradan ve kayıt dışı yaşamlarıyla sorunları ilgi görmeyebilir.
Belki de bir sonraki mevsimlik tarım işçiliği sezonu başladığında yeni trafik kazalarıyla anımsarız onları.
Yine de aynı göğün altındayız ve o sorun dolu yaşamları devam ediyor işte.
İlköğretim çağındaki mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarına ilişkin, altı ili kapsayan, yüz yüze görüşmelerin de yapıldığı bir araştırma gerçekleştirdik."
Bir şekilde "okul" a gidiyorsa, mevsimlik işe koştururken okula bir ay geç başlayıp sınıftan bir ay erken kaçmak zorunda kalan;
Günde 5-10 YTL yevmiye için beşte biri okulu erkenden bırakan; Okula geldiğinde bile çoktan bitkin düşmüş, daha ilköğretimde bedeni, en çok da ruhu yaşlanmaya başlamış;
Nasırlaşmış parmakları zor kalem tutan, deftersiz, pabuçsuz;
Aileleri okul için harcamaya mecalsiz, hatta gönülsüz.
"İşe gitmek istemiyorum ama mecburuz. Okula geç başlıyorum. Anlamakta zorluk çekiyorum. Ağlıyorum" diyen 9 yaşındaki Ayşe.
"Pamuğa gitmemizi istemiyorum ama paramız yok. Okula geldiğimde arkadaş bulamıyorum bazen. Tembel deniyor. Üzülüyorum. İşe gitmeseydim çalışkan olurdum. Sınıfta kalmazdım" diyen 11 yaşında ama daha 3'üncü sınıfta Fadime.
"En
az dört ay okul yerine işteyim. Üç sefer sınıfta kaldım. Babamın işi olsaydı ben de kalmazdım" diyen 13 yaşında hala 5'inci sınıf İsmail.
"Pamuğa gittik, çok borcumuz vardı. Adama parayı verdik. Elbise alamadık. İnsanlar bize elbise getiriyor. Ona da üzülüyorum"
diyen 11 yaşındaki Halime.
Eminim ellerinizden öper, "iyi bayramlar"
derler.