kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 16 Aralık 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Pazar SABAH 
ÖNCEL ÖZİÇER

Kutsal mesleğin çürük elmaları

Antalya'da bir 'öğretmenhanım', derse girdiği sınıflarda öğrencilerine hakaret ve dayak konusunda ipin ucunu kaçırınca, öğrencilerinden biri kendisine bir tuzak kurmuş. Öğretmeninin bu hallerini cep telefonuyla kaydedip, internette yayınlamış. Görüntüleri ben de izledim. Dayakla açılıyor perde, ardından başlıyor öğretmenhanım ana avrat düz gitmeye: "Ben sizin için büyük şansım,", "Bilmem ne çocuklarısınız ha,", "Çık geri zekâlı hayvan,", "Hayvan, insan görünümlü hayvan,", "Aç sen başka yerine gül,", "Ulan Allah'ın salakları, kapa kıçını dinle,", "Dangalaklar sürüsü..." Böyle gidiyor utanç filmi...

* Gazeteler olayın geçtiği okulun adını, öğretmenin yaşını, adının soyadının başharflerini, dahası fotoğrafını falan yayınladılar. Ama ben hiçbirini burada kullanmak istemiyorum. Çünkü bu münferit bir vaka değil. Devlet okullarında eskiden, çok çok eskiden beri devam eden bir gelenek bu. Dayak ve küfürle eğitim yani... Kimse kimseyi kandırmasın. Ben daha önce de bu konuda defalarca benzer yazılar yazdım ve bazı öğetmen büyüklerimden: "Kızım ayıp oluyor ama..." mesajları aldım. Tamam ben de katılıyorum: Öğretmenlik mesleği kutsaldır. Ama işte, "Her öğretmen, kutsal değildir." Arada son derece ağır patolojik vakalar vardır ki malesef sayıları hiç de az değildir. Ve bunlar nedense hep devlet okullarına denk gelir. (Özel okullardaki öğencilere aynı muameleyi yapmak çok pardon ama biraz sıkar çünkü!)

* Hatta bu Antalya'daki öğretmenin söyledikleri ne ki? Ben de devlet okullarında okuyan bir öğrenciydim. Biz de nelere tanık olduk nelere? Hafızamda kısa ve hızlıca bir tur atayım mesela: - Bir tarih öğretmenimiz vardı: Kadındı. İlk kez derse girdiği sınıflarda, içeriye koşar adım girip, eline ilk gelen öğrenciyi eşek sudan gelene kadar dövmesiyle tanınırdı. Eşeği baştan dövme hesabı, ilk günden sınıfa gereken korkuyu salmayı amaçladığını da açık açık söylerdi. Zırdelinin tekiydi. - Bir el sanatları öğretmenimiz vardı: O da kadındı. Epey yaşlıydı. Evliydi, ama çocuğu yoktu. Örgü ödevi verdiğinde, bebek patiği, bebek hırkası vs. yapan kızları neredeyse bayıltana kadar dövmesiyle bilinirdi. Ama okula sonradan gelip, kadının bu huyunu bilmeyen arkadaşlar, kazara bir bebek eşyası yapıp getirdiklerinde kafalarını sıraya vura vura döver, hıncını bir türlü alamazdı. Dönüp gelip, tekrar tekrar tokatlardı zavallı arkadaşlarımızı. Ayyy ne korkunç bir cadıydı! - Bir matematik öğretmenimiz vardı: Erkekti. Onun ne cins bir rahatsızlığı olduğunu tam çözememiştik. Normalde sakin, idealist, gerçekten bir şeyler öğretmeye çok istekli, canla başla ders anlatan bir adamdı. Ama mesela böyle sakin sakin trigonometri falan anlatırken, birden delirip, gözüne kestirdiği birinin üzerine uçarak yumuklardı. Bildiğiniz gerçek yumruk! Hatta bir gün neredeyse ben de gazabına uğrayacaktım. Derste, dalmışım herhalde bir yerlere, hocayı dinlemiyordum. Birden masasından fırlayıp tepinmeye başladı: "Kızımmm! Neden bana bakmıyorsun, eşek mi var burdaaaa?" Ben korkunca sakinleşirim. Yine öyle oldu ve çok sakin bir ses tonuyla ama biraz da tıssslar gibi "Başım ağrıyor!" dedim. O bir saniye önce bana deli gibi çemkiren adam gitti ve hemen tekrar o pamuk adam geldi: "Ah evladım, revire git hemen, bir ilaç falan versinler!" O da öyle bir vakaydı işte!

* O-hooo, bak aklıma daha ne örnekler geliyor. Ama gereksiz yere uzatmayalım mevzuyu. Hemen hemen aynı hikâyeler işte... Ben yine bu son Antalya olayına döneyim. Burada anlamadığım ve isyan ettiğim bir şey var. Çocukları dövüp küfürler eden öğretmen, olaydan sonra sadece uyarı almış. Ama kameraya kaydeden öğrenci, okuldan atılmış! Ayol o çocuk! Canına tak etmiş demek ki, yapmış bir hata. Okuldan atmak ne demek? Peki ya o kossskoca öğrenmenhanıma ne demeli? Söyleyin bana şimdi: O okuldan gitmesi gereken aslında kimdi? Elinizi vicdanınıza koyun! İnsaf yahu! (Memleketin en ücra köşelerine gözünü kırpmadan giden ve de öğrencilerine 'evlat' gibi sahip çıkan, kutsal mesleğin kutsal neferleri; gözünüzü seveyim bu yazıyı topyekün üzerinize alınmayın! Yaşınız önemli değil, büyüklerin de küçüklerin de ellerinden öperim!)