kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 13 Aralık 2007, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Haydaaa!

Demek ki, hükümet ile Genelkurmay'ın "terörle mücadelede yeni safha, yeni sayfa" ya dair mutabakatı yokmuş!
"Devlet politikası" diye bir şey oluşmamış.
"Duruma göre", iktidar öyle bir hava veriyor, Genelkurmay sadece ve kısa bir süreliğine izliyormuş.
Demek ki, Milli Güvenlik Kurulu'nda filan düşünülüp tartışılıp bir yere varılmamış.
Çünkü, "devlet içi görüşmeler" de birbirlerine ne diyorlar, bilmiyoruz ama, Genelkurmay Başkanı Org. Büyükanıt bir sempozyumda, "dağ" bir yana, Kızılay ile Çankaya arasında bir yeri işaret edip "PKK Meclis'te" dedi.
Bu durumda, ne yapılmalı?
Sanırım Org. Başbuğ'un bir süre önce kaydettiği "Dağa çıkışı engellemekte başarısız olduk" teşhisine de zımnen atıf yaparak ortaya çıkan, hükümetin (devletin?) "Dağa çıkmanın önlenmesi, dağdan inişin sağlanması" şeklindeki formülü şöyle mi olmalı:
"Meclis'e çıkışın önlenmesi, Meclis'ten inişin sağlanması".
O zaman, şu andaki "acil iş" bu mudur?
Devletin yapması gereken, hükümet ile Genelkurmay'ın uzlaşması gereken bu mudur?
DTP üstündeki PKK gölgesi, yer yer kumandası elbette meçhul değil.
Ama DTP Meclis'e arka kapıdan gelmedi.
Seçim mi meşru değildi yoksa?
AKP'nin Güneydoğu'da, "bölge partisi" nin ülke barajına takılması sayesinde önceki seçimde olduğu gibi "almadığı oyları" da kazanç hanesine yazarak "daha fazla milletvekili" çıkarmaması için, "bağımsız adaylara yeşil ışık" bir devlet tercihi değil miydi?
1.5 milyon insan, bile bile, o bölgeyi de o gölgeyi de bizzat yaşayarak, bilerek ve tercih ederek o adaylara oy verdiğinde, o oyların sahibi her seçmenin hanesi için "PKK şu evde, bu evde, şu köyde, bu mezrada, o ilçede, şu kentte" mi demeliyiz? Belki, açıkça öyle demeliyiz.
İyi de, "3 bin kişilik terör örgütü" ile "1.5 milyon seçmen ve çoluk çocuk en az 5 milyon insan"ı, onların oy verdiklerini "tamamen aynı" saymak, "akıllı bir devlet"in işi midir, yoksa zaten tam da "terör örgütü"nün istediği midir?
Kaldı ki, "terör örgütü" ile "Meclis'tekiler" de öyle, söylendiği şekliyle "Eve Dönüş"e bayılmıyor.
İstedikleri, düşündükleri gibi bir şey değil muhtemelen.
Silahlı (ABD gibi büyüklerin elinde maşalaşmış, Kuzey Irak'ta da tahakküm peşinde, İran'a musallat olmuş, uyuşturucu trafiğine dalmış) bir örgütün kendi sonunu tahayyül etmesi, bunu söylendiği gibi "siyasallaşarak" dahi arzu etmesi pek kolay, kolaylık bir yana, örgüt aristokrasisi için istenir şey değil.
Başkaları da, başta muhalefet, "Eve Dönüş"ün doğru olup olmadığını elbette tartışmalı.
Ama bir devletin de, gına geliyor artık, hükümetiyle Genelkurmay'ının, sivil ve askeri bürokrasisinin üstünde uzlaştığı asgari müşterek filan değil, bir "devlet politikası" olmalı.
Birden bire seferberlik ilanı gibi bir "mutabakat"a, oradan da sanki "yeni politikalar uygulamak" üstünde bir noktaya da gelinmişti.
Meğer, bizim devletimiz savruluyormuş.
Bir gün savaşa koşuyor, öteki gün başka çözümler tasarlıyor, bir sonraki gün ise içinden yarılıyormuş.
Zaten Başbakan da dün birden "Yeni plan yok" deyiverdi. Tamam, "Plan yapmayın, plan".
Sahi, kim yönetiyor bu devleti!
Akıl kimde, fikir kimde, dümen kimde, gaz ile fren kimin ayağı altında?