kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 10 Aralık 2007, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
OKUR TEMSİLCİSİ
Okur Temsilcisi

Ah, 'Dördüncü Kuvvet'!

Okurlar endişeli. İhaleden sonra gazetenin geleceğiyle ilgili soru soran çok. Ne mutlu ki, okur gazetesini 'sahipleniyor'. Bugün, onların talebiyle özgür ve bağımsız gazeteciliği tartışıyoruz.
Mersin'den bir telefon, yaşlıca bir ses: "Sayın Okur Temsilcisi, seneler boyu aldığım gazetemi bırakma noktasına geldim. TMSF yönetimine geçince biraz rahatsız olmuştum, ama doğrusu iyi bir gazete çıkarmaya devam ettiniz. Ama bu satıştan sonra çok endişeliyim. Satın alan şirketin yönetiminde başbakanın damadı varmış. Ben AKP'ye oy vermem, ama Tayyip Bey'i doğrusu çok beğeniyorum. İyi bir yönetici. Şimdi, acaba bu satıştan sonra gazetem iktidarın organı mı olacak? Bu soruyu kime sorsam 'saf mısın?' diyorlar. Eşim de aynı fikirde (arkadan eşinin sesi geliyor)... Biz gazete almak istiyoruz, inşallah gazetem gazete kalır.."
Okurumuzu "bekleyin ve görün, gördüğünüzü bana hemen iletin" çizgisinde ikna etmeye çabalıyorum. İkna oluyor, "bakacağım" diyerek.

Sağlıklı tepkiler
Bu gazeteye okur temsilcisi olarak geleli tam üç yıl oldu. Bu süre içinde binlerce şikâyet, eleştiri, bazen de övgü geldi gazetenin "icraatı"na.
Elden geldiğince, yer elverdiğince, okur görüşlerini burada işliyoruz.
Eleştiri türlü çeşitli.
Hepsi de gazeteye bağlılıkla, onu biraz da "kendine ait görme" veya "sahiplenme" ile ilgili.
SABAH'ın TMSF yönetimine geçmesiyle birlikte, buraya gelen görüşlerden, bu "sahiplenme" kaygısının son altı ayda yoğunlaştığını görüyorum.
"Gazetem nereye gidiyor, SABAH'a ne olacak?" soruları sık soruluyor. İhaleden sonraki endişeli mesajlar, Mersin dışında başka yerlerden de gelmekte.
Tepkiler son derece doğal. Ve sağlıklı.
Yurttaş için demokrasiye sahip çıkmak ne kadar hayati ise, okurun gazetesinin haline, ahvaline titizlenmesi de o derece hayati.
Aslında ikisi de aynı kapıya çıkar:
Bir demokrasinin gücü, basınının özgürlüğü ve bağımsızlığıyla ölçülür.
Gazeteci, okuru ve okurunun yurttaş olarak çıkarları adına, müdahale, korkutma, işten at(tır)ma, mahkeme, hapis, silah zoru, tehdit korkusu, "bu haberim sansürlenir mi?" kaygısı yaşamadan ülkesinde, dünyada duyup gördüklerini yazacak, ahlak ve kanun namına her tarafa büyüteç ve ışık tutacak ki, demokrasi düzenli nefes alıp versin.
Bu nedenle gereklidir özgür basın.
Okurun endişesi hem bilgiye hem de tecrübeye dayalıdır. Bu ülkede iki tavır, basının aleyhine çalışır. İktidara ilişik gazeteler konjontüreldir, iktidar ömrü ile ayarlı saadet yaşarlar, iktidar değişince sağa sola çarpa çarpa eksilirler. Körleme siyasi misyonlara hizalı gazeteler ise, sağ veya sol veya her ne ise, olaylara ve dünyaya astigmatik bir mercek tuttuğundan güdük ve küçük kalırlar.
Esas olan, ahlaklı bir omurgayla hazırlanmış doğru, dengeli, adil, cömert haberciliktir.
Bunu yapan ve yaptıran uzun vadede kazanır, kazanacaktır.
Halk kandırmaca, yanıltma ve yalan dolanla ayakta kalmaya çabalayan bir siyaset sınıfına 90'lı yıllar sonunda seçim sandığında nasıl dersini verdiyse, aynı tavırlarda ısrar eden gazetelere de dersini verecektir.
Bana gelen mesaj akışında şunu görüyorum: Bu ülkedeki refah düzeyi arttıkça, kişi başına düşen milli gelir tırmandıkça, okurdaki rasyonel düşünme ve korkusuz sorgulama katsayısı da artıyor. Böyle olduğu ölçüde okurlar, fanatizm ve partizanlık kıskacından kurtuluyor, kendilerine en ters gelen düşüncelere bile önceki yıllara göre daha hoşgörülü bakıyor.
En yoğun şiddet ortamında en aykırı görüşleri tartışmaya devam etmemiz, okurların akılcı çoğunluğunun katkısıyla kazandığımız bir meziyet.
"Ortak akıl" artık küçümsenemez.

Özgüveniniz varsa
Şu noktaya geliyoruz: Değişen, ve değişirken değişimin yönünü tartışarak bulmak isteyen Türkiye yurttaşları, okurlar, bu taleplerini basın üzerinde çok daha yoğun olarak hissettirecek.
Özgür basın artık bir fantezi, bir lüks olmaktan çıkmıştır. Özgüveni olan her iktidar, gazete işine bu mesleği daha da sağlam kılma adına giren her özgüvenli sermaye sahibi bunun üzerinde ciddiyetle, uzun uzun durmalıdır.
Aksi halde, gazeteci tayfasının 'genetik kodlarıyla' oynarsanız, ortaya hilkat garibeleri ve ucubeler çıkacak; herhalde bunlar da beğeni toplamayacaktır.
Mersin ve başka yerlerden gelen mesajlar bize işte böyle bir kaygıyı anlatıyor.