kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 3 Aralık 2007, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Şiddetli medya dili

Milliyet'in "Pazar" ekindeydi. Hürriyet İcra Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı "Aile İçi Şiddete Son Kampanyası" nı anlatırken "medya dili" ne değinmişti:
"Kadın dayak yedi" yerine "Erkek dövdü" demeliyiz. (Filiz Aygündüz'ün söyleşisi)
Kadına şiddet, bununla mücadele; bunların ciddiyeti bir yana, "medya dili" ne dair uyarı bence çarpıcı idi.
Hem büyük bir gazetede en üst yönetici, hem "dünyada basın özgürlüğü" nü savunan Uluslararası Basın Enstitüsü yönetiminden birisinin "öznesiz medya dili" üstüne düşünmemize vesile olması önemliydi.
Gazeteciler yazdıkları haberleri, yazıları; televizyoncular sunuş dillerini bu açıdan düşünmeli.
Okurlar, izleyiciler için de ilginç olabilir; dikkatlice bakmalılar, "öznesiz fiiller" hayatımızda ve "medya dili" nde nasıl yaygın.

Mesela, bir işte çalışırken "işsiz kalanlar" hakikaten "işsiz mi kalmıştır" yoksa
"işsiz mi bırakılmıştır"? "İşten ayrılanlar" ın önemli kısmı için "ayrıldı" mı demeliyiz yoksa "patron kovdu" mu?
Ekonomi, "krize mi girer " yoksa "krize mi sokulur, sürüklenir"?
Bankalar "batar" mı, "batırılır" mı?
"Herkesin insanca yaşama hakkı" nın Anayasal madde olduğu "demokratik, sosyal hukuk devleti" nde, insanlar "açkalır" yoksa hep birlikte utanarak "aç bıraktık" mı demeliyiz?
"Her bin bebekten şu kadarı öldü" demek herhalde gelmiş geçmiş en büyük ikiyüzlülüklerdendir. Doğma kararı veremeyen bebecikleri sanki ölümü kendileri istemiş gibi gömer gideriz. Besleyemeyen, yaşatamayan, daha ana karnında çoğunu kurutan hayat, düzen, adaletsizlik, şefkatsizlik, toplum veya birey olamamışlık; aileden topluma, devlete hiçbir şey asla özne sayılmaz.

"Irak savaşı" dediğimizde hakikaten "savaş" olması gerekmez mi? Yoksa "Irak'a saldırı, istila ve işgal" mi demek hakikate daha uygundur?
Ne uçak kendi başına "düşer", ne kamyon iradesiyle "ezer", ne otomobil kafasına göre "uçar".
"Kaza" öznesizliğin, bir o kadar da hayata ve insana karşı sorumsuzluğun şahikasıdır.
Elbette daha özenli kullanmalı, nüanslara dikkat etmelidir ama, hastanede kendi kendine "tedavi" olamıyorsa bir hasta, öldüğünde neden mutlaka kendi kendine "hayatını kaybetti" olur?
"Kanser vakaları çoğaldı" dediğimizde, "kanser" her koşulda özne midir yoksa genellikle, radyasyondan beslenmeye, hava ve çevre kirliliğinden (genetik koşullarda dahi) ihmallere, yetersiz taramalara ve teşhis ile tedavilere dair bir sonuç mu?
"1 milyon üniversite adayı açıkta kaldı" dediğimizde, başarılıların yanı sıra başarısızların da göbeklerini kestiğinden kuşku duymayız. Ama belki de, sistem kökünden sakattır ve aslında "Üniversite çağında 1 milyon genç okulsuz, işsiz, amaçsız, donanımsız, mesleksiz, umutsuz bırakıldı" da olabilir.
18 yaşında göbeklerini kesmeleri gerektiğini, tamamen özne olduklarını düşünürsek haksız sayılmayız ama...
3, 6, 14 gibi "eğitim açısından kritik" yaş ve okul dönümlerinde, ailenin durumu, yaşanılan yer, mecbur kalınan okul, öğrenim düzeyi gibi şeylerin hepsi onun iradesi midir?
"İşkence gördü" dense de kimse işkenceyi bedeninde de görmek istemez, gözüyle de. "İşkence yapılır." O da yanlıştır: "İşkenceyi yapan" vardır. Onlar yaparlar. Öznedirler.
"Haber gizlenir" dendiğine bile bakmayın, hiçbir haber kendiliğinden gizlenmek istemez; gizleyenler vardır onu.

Kadınlar, aileden işyerine, sokaktan okula, inançtan inançsızlığa, dinsel ve etnik olana kadar, ne şiddet varsa, hepsine katmerli maruz.
Bir zamanlar, Türkiye'nin en çok baskı gören insanını "Güneydoğu'da bir kadın" diye ayrıntılı tarif etmiştim. Aklınıza gelebilen her türlü şiddete maruz kalan o kadın. Hem içeriden hem dışarıdan.
Ancak insan sadece "ailede dayak" yemiyor.
En ağırı, en aşağılığı o olmakla birlikte, sadece yüzünüze inen tokat, bedeninize vuran alçak değildir "dayak ve şiddet". Yoksulluk, açlık, işsizlik, manevi eziyet, parasal tehdit, siyasi, askeri, servete, güce, ayrımcılığa bağlı tahakküm de şiddettir.
Kim kimi, evden işe, doğumdan ölümüne, manevi veya maddi, sosyal, kültürel, dini, etnik, ekonomik, duygusal şiddete maruz bırakıyorsa, mutlaka "özne" nin adını koymalıyız.
Bilmem bunu da kastetmişler miydi?