kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 2 Aralık 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

Keşke prenses bu kadar çok kurbağayı öpmeseydi

ECEVİT KILIÇ
Seda Sayan denildiğinde adının yanına bir tamlama gibi Nihat Doğan'ı, Mahsun Kırmızıgül'ü, Sinan Engin'i de eklemek gerekiyor. Mahalle hayatını aynen ekrana taşıyan Sayan, bir taraftan kalitesizliğin simgesi olmakla eleştirilirken diğer taraftan 'sahici' olmasıyla övgü aldı..
Bazı isimler vardır ki, tek başına söylendiğinde pek bir anlam ifade etmez. Yanında mutlaka birlikte olduğu erkekleri veya kadınları da anmak gerekir, yoksa ismin tasvir ettiği özne eksik kalır. Ama bu kesinlikle bir karekter yitimi değil. İşte Seda Sayan bu isimlerden biri. İsminin yanına mutlaka bir tamlama gibi Nihat Doğan'ı, Mahsun Kırmızıgül'ü, Sinan Engin'i de ekleyivermek gerekiyor. Gerçek adı Aysel Gürsaçer olan Seda Sayan, 1965 yılında İstanbul'da cumbalı ahşap evlerle, gecekonduların iç içe geçtiği Eyüp'te doğdu. Yoksul bir aile, alkolik bir baba, kavganın hiç eksik olmadığı bir ev... Çocukluk yılları ise İstanbul'un yedinci tepesi olan Psamatia'nın iyiden iyiye Samatya'ya dönüştüğü günlerde, bu semtte geçti. Marmara kıyısında, sonradan surların içine alınan bu kadim Rum-Ermeni semti, binlerce yıllık sakinleri tarafından Kıbrıs Harekâtı nedeniyle tahliye ediliyor, yerlerini göçle gelenler, sokaklara bayrak bayrak asılan çamaşırlar, kıymanın satırla çekildiği kebapçılar alıyordu. Seda Sayan ise o günlerde Türk filmlerinin belki en sevilen klişelerinden birini, Türkiye'yi Türkiye yapan bir hayali gerçekleştiriyordu. Şu kenar mahalleden çıkarak ünlü olan, parayı ve beyaz atlı prensini bulan kız... Daha lise yıllarında Aysel adıyla düğün salonlarında şarkı söylüyor, bir süre sonra Seda Sayın adıyla pavyonlara terfi ediyordu. Pavyonlar için fazla güzel, fazla sarışın ve fazla gençti, keşfedilmemesi imkânsızdı. Keşfedildi; değişen adı artık dönemin orta sınıf gazinolarından Gülizar'da bol anonslarla duyuruluyordu: "Ve ve ve karşınızda da da, Seda da da, Sayan, n n n n." Giderek gazinoların aranan solistlerinden biri oldu. İyi kazanıyordu, kazancını yoksulluğu yaşadığı insanlarla paylaşıyordu.

POLİTİKA SAYFALARINDA

Masal gerçek olmuş, tıpkı filmlerdeki gibi mutlu sona ulaşmıştı. Ulaşmıştı ama acaba prenses bu kadar çok kurbağayı öpmeseydi, daha mı iyi olurdu? Dönemin ünlü futbolcularından Rıdvan Kılıç, Seda Sayan ünlü olduktan sonra bilinen ilk ilişkisiydi; evliliği altı ay sürdü. Ardından, Maksim'de sahne aldığı günlerde, Beşiktaş'ın ünlü futbolcusu Sinan Engin ile nikâh masasına oturdu. Altı yıl süren bu evliliğinden hem bir çocuk sahibi oldu hem de yeraltı dünyasının kurallarını öğrendi. Boşanır boşanmaz bu kez arabeskçi Mahsun Kırmızıgül ile aşk yaşamaya başladı. Mahsun'la aşkı o güne dek yaşadığı en medyatik ilişkiydi. Rivayete göre Sayan, Mahsun'un ellerine ve ayaklarına bayılıyordu. İmam nikâhıyla evlendiler. Üç yıl süren bu birliktelik zirvedeki Prestij şirketinin çöktüğü günlerde kötü sonla bitti. İki taraf da işi canlı yayınlarda birbirlerine hakaret ve küfre kadar götürdü. Seda Sayan, Kadırga'daki pavyonlarda şarkı söylediği sırada aldığı "Kadırgalı Aysel" lakabına uygun olarak Kırmızıgül'ü 'delikanlı' olmaya çağırdı. Üstelik aralarındaki alacak verecek meselesi mafyanın gündemindeydi. Sayan'a sahip çıkan Alaattin Çakıcı, Kırmızıgül'den alacakları için bir bardak soğuk su içmesini rica etti. Böylece Külkedisi'nin izleri, Çakıcı'nın çete davasının tutanaklarında bile yer buldu. Sayan, bu haberler sayesinde artık gazetelerin politika sayfalarında boy gösteriyordu. Kimse ne bir şarkısının ne de albümünün adını biliyordu ama o ününü artırdıkça artırıyordu. Ünlü bir erkeğe de ihtiyacı yoktu artık. Birlikte olacağı erkeğin yoksul olması bile ününe ün katıyordu. Motosikletli kurye Soner Yapcacık ile bu dönemde, lüks cipiyle kırmızı ışıkta durduğu sırada tanıştı. Kurye Soner "Sizin hayranınızım," deyince, Sayan da "Çek sağa,tanışalım," cevabını verdi. Aynı gün evlenmeye karar verdiler. Kısa bir süre sonra da boşandılar. Ardından işadamı Tuncay Kıratlı'yla da kısa süreli bir evlilik yaşadı.

AŞKI EKRANDA YAŞADI
Bu sırada daha derin ilişkiler kurdu. Türk mafyasının yükselen figürlerinden Sedat Peker'in çevresine yakınlaştı. Peker'in hiçbir davetini, iftar yemeğini, mevlidini kaçırmadı. Kardeşi Sedat Gürsaçer de yanında çalıştığı Sedat Peker'e yönelik operasyonda yakalandı. Seda Sayan da Sedat Peker'in yakın arkadaşı, futbolcu Hakan Şükür'ün kardeşi Gökhan Şükür'le evlendi. Şükür, Sayan'a ikinci baharını yaşattığını söyleyecek kadar kendinden geçmişti. Sayan da artık "Maraba Televole" sloganıyla zirveye vuran magazin kültürünün tepesindeydi. Televole programlarının "Az sonra" anonslarıyla sona saklanan ismiydi. Televolele kabak tadı verince imdada yine Seda Sayan yetişti. Hem de Ayşe Arman'ın ağdacısıyla röportaj yapıp "Artık magazin olayının dibini bulduk," dedirttiği günlerde. Sayan bütün memleket için 'zulüm' kıvamını alacak bir formatla; 'mahalleyi' topyekün sabah kuşaklarına taşıdı. Otobüslerle stüdyolara taşınan yaşını başını almış adamlar ve kadınlar, yakası açılmadık ihanet vakalarını, hayırsız evlatları, zampara kocaları yerden yere vuruyordu. Seda Sayan laubaliliğiyle bu kalabalığın önde giden figürüydü; canlı yayınlanan programına bağlanan Mustafa'ya "Ne haber lan Mustafa, ne iş yapıyorsun lan Şişli'de," diye sorup "Belediye Başkanıyım," cevabını aldığında, önemli bir 'kilometre çamını' devirmişti. Yine ekranda botoks yaptırarak televizyon tarihinde bir ilke imza attı. Ardından kimsenin tanımadığı arabeskçi Nihat Doğan'la neredeyse bütün ayrıntılarıyla canlı yayınlarda başlayan, yükselen ve biten bir ilişki yaşadı. Daha doğrusu hep birlikte yaşadık... O aşk da bitti, üstelik yine kötü bir şekilde. Fakat Sayan, dur durak bilmiyordu. Yeni bir projeyle yeni bir aşk hikâyesi de başladı. Tamer Karadağlı'yla, ünlü Bodyguard filminin uyarlaması sayılabilecek Fedai dizisiyle ekrana geldi. Dizide bir assolisti canlandıran, kendisinden para tırtıklayan kardeşiyle, boşanmak istemeyen kocasıyla uğraşan Sayan, belki de hayatını 'oynadığı' için çok başarılı ve Tamer Karadağlı'yı gölgede bıraktı. Seda Sayan hâlâ süren ve bir ekole dönüşen sabah kuşağı ile 'mutlu sona' erişse de Türkiye'nin çok sevdiği yoksul kızın başarı hikâyesini yerle bir etti. Yine de koca bir gerçek var; Sayan'la birlikte her sabah ekranlara gelen, tartışan, suçlayan, kendince bir ahlakı tekrarlayan 'mahalle', bütün itirazlara rağmen alabildiğine gerçek, alabildiğine sahici. Hem de en seçkinlerin bile 'kenar mahalle' diye burun kıvıramayacağı kadar... Kim bilir, belki de Ufuk Uras, "Seda Sayan'ın neden sevildiğini anladığımız gün iktidarız," dediğinde hiç de haksız değildi.
Haberin fotoğrafları