DTP'de farklı renkler

Çeşit çeşit DTP'li var. Kimisi sağduyu sahibi, kimisi, hem kendisine, hem partisine, hem de memlekete zarar verecek yapıda.
Ahmet Türk'ü ve eski DTP eşbaşkanı Aysel Tuğluk'u birinci kategoriye koyabiliriz. Tuğluk, şöyle diyor: "Bize oy verenlerin sadece kimlik ve kültürel haklar sorunu yok. Aynı zamanda huzur, barış ve ekonomik ilerleme de istiyorlar. Alt yapı, eğitim, sağlık gibi sorunları mevcut. Türkiye partisi olma iddiasına sahiptik; ama, tüm Türkiye'yi kapsayacak ve toplumun tümüne hitap edecek bir siyaset dili oluşturamadık. Bırakınız Türkiye partisi olma iddiasını, bize oy verenleri bile yeterince temsil edemedik." (Yeni Şafak-27 Kasım 2007)
İster PKK'ya, "terörist örgüt" desin, ister demesin, Aysel Tuğluk gibi birisiyle diyalog kurulabilir. Tuğluk, hassasiyetleri karşı karşıya getirmeden, aşırı politize edilmiş bir dil kullanmadan siyaset yapmak istiyor. Ama belki de onun bu ılımlı tavrı, Öcalan'ın gözünden düşmesine yol açtı ve Ahmet Türk ile birlikte yönetimden dışlandı.
Bir de, Tunceli Belediye Başkanı Songül Erol Abdil gibiler var. Abdil, 7 askeri şehit eden ve 33 askerin de yaralamasına sebep olan Zilan kod adlı terörist Zeynep Kınacı'yı "Kadın özgürlük mücadelesinin öncüleri" arasında göstermiş. Üstelik bu konuşmayı, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Ulusal Mücadele gününde yapıyor. Aynı konuşmada, Öcalan için kendisini yakan Sema Yüce için de, "özgürlük mücadelesinin sembolü" demiş.
İşte böyle biriyle diyalog kurulamaz. Kadına karşı şiddeti kınayacaksınız, sonra da şiddetin bir unsuru haline gelen kadınları "özgürlük mücadelesinin temsilcisi" gibi göstereceksiniz. Fakat, toplantıya katılan hanımlar çok daha akıllı. Hürriyet'in haberine göre, Abdil, konuşması sırasında, tam Zilan ve Sema ismini telaffuz edecekken, onu dinleyenler zılgıt çekip, bağırarak bu isimlerin duyulmasını engellemeye çabalamışlar.
DTP'nin bütün üyelerini aynı kaba koyamayız. Özeleştiri yapıp, doğru bir siyaset dili benimsemeye çalışanlarla diyalog mutlaka devam etmeli.